Türk Hukuku'nda çocuk, “Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası hukukta, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 1. maddesinde; "reşit olma durumu istisna tutularak 18 yaşına kadar herkes çocuk sayılır" denilmiştir.

Avukat-1

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 1. maddesinde ise; “bu sözleşme 18 yaşına ulaşmamış çocuklara uygulanır” ifadesi yer almaktadır.

Toplumların geleceğini teminat altına alan varlıklar olan çocukların gelişimindeki aksaklıklar, yöneticileri gerekli tedbirleri almaya yöneltir. Çocuk suçluluğu dediğimiz, yasaların suç olarak düzenlediği fiillerin 18 yaş altındaki kişilerce işlenmesi hadisesi, gerek tüm dünya gerekse de ülkemiz açısından hukuksal ve sosyolojik problemlerin başında gelmektedir.

Suça sürüklenen çocuk (SSÇ) kavramı, Çocuk Koruma Kanunu'nun (ÇKK) 3/a-2 maddesine göre, “Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu” şeklinde tanımlanmaktadır. Çocuk suçluluğunun sebepleri, bunun önlenmesinin yolları ile bu çocukların tekrar topluma kazandırılması hususları tüm toplumların ve ülkemizin en öncelikli konuları arasındadır. Bu sebeple kanunumuz da “şüpheli, sanık, suçlu çocuk” kavramları yerine “suça sürüklenen çocuk” kavramını tercih etmiş ve bu konuda özel mahkeme ve yargılama usulü getirmiştir.

Çocukları Suça Sürükleyen Sebepler

Çocukları suça iten sosyolojik ve psikolojik olmak üzere birden çok neden bulunmaktadır. Çocuklar doğumlarından itibaren anne-babayı taklit ederek toplumda sosyalleşmeyi öğrenirler. Dolayısıyla öncelikle ailenin sahip olduğu sosyo-ekonomik şartlar sonrasında kalıtımsal ve bireysel etkenler, yaşanılan çevre gibi sebepler çocuk suçluluğu üzerindeki önem arz eden faktörlerdendir. Özellikle sosyo-ekonomik durumu düşük olan ailelerin çocuklarının suça eğilimlerinin yüksekliği, tam tersi durumdaki ailelerin çocuklarının ise suça eğilimlerinin düşüklüğü yapılan araştırmaların genel sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bununla birlikte suça sürüklenen çocuklar, hukuk sistemine dahil oldukları gibi ruhsal sıkıntıları sebebiyle psikiyatri alanına da dahil olabilmektedirler. Buna ilişkin yapılan çalışmalarda suça sürüklenen çocukların büyük kısmında psikiyatrik tanı bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla çocuklar birçok etken sebebiyle suça yönelmekte ve bu durum da hukuksal meselelerin yanında psikiyatrik meseleleri de beraberinde getirmektedir.

Çocukların Cezai Sorumluluğu

Türk Ceza Kanunu (TCK) çocukların cezai sorumluluğunu yaş gruplarına ayırarak düzenlemiştir. Buna göre 0-12 yaş arası çocukların cezai ehliyeti ve sorumluluğu hiçbir inceleme yapılmasını gerektirmeksizin mutlak şekilde yoktur. Yani bu yaş aralığındaki çocukların suç işlemeleri halinde haklarında ceza davası açılmaz; ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Dolayısıyla bu çocuklar hakkında soruşturma aşamasında “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına”; mahkeme aşamasında fark edilmesi halinde ise “suça sürüklenen çocuğun kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığına” kararı verilmelidir.

İkinci grup 12-15 yaş aralığındaki çocuklardır. Bu yaş aralığındaki çocukların cezai ehliyeti olup olmadığının mahkemece yapılacak bir araştırmayla tespit edilmesi gerekmektedir. Buna göre 12-15 yaş aralığında olup yapılan araştırma sonucu işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmediği tespit edilen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. Bu çocuklar hakkında yukarıda belirttiğimiz şekilde çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Ancak 12-15 yaş aralığında olup işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmiş çocukların ise cezai sorumluluğu bulunmakla birlikte kanuna göre verilecek cezanın yaş küçüklüğü sebebiyle yarısı indirilir. Bu yaş grubundaki çocukların cezai sorumluluğunun tam olarak belirlenebilmesi için kusur yeteneğine ilişkin adli rapor ve sosyal inceleme raporunun birlikte alınması zorunludur.

Üçüncü grup ise, 15-18 yaş aralığındaki çocuklardır. Bu yaş aralığındaki çocukların cezai ehliyeti tam olmakla birlikte verilecek cezanın yaş küçüklüğü sebebiyle üçte biri indirilir. Yani burada çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediği konusunda adli rapor alınması zorunlu değildir. Ancak hakim/mahkeme bu raporu almadığı takdirde neden bu raporu almadığı hususunu gerekçesinde göstermesi zorunluluktur.

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

SSÇ'ler hakkındaki ceza yargılamaları çocuk mahkemelerince yerine getirilir. TCK'ya göre ceza ehliyeti bulunan çocuklar için güvenlik tedbiri uygulanması imkanı bulunmamakla birlikte bu çocuklar için yaş küçüklüğü sebebiyle ceza indirimi düzenlemesi yapılmıştır. Cezai ehliyeti bulunmayan çocuklar hakkında ise çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanmaktadır. Bununla birlikte ceza uygulanan çocuğun koruma ihtiyacı bulunuyorsa yine, ÇKK m.5'te yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanabilecektir.

Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri ÇKK'nın 5. maddesinde “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığıyla düzenlenmiştir. Bu tedbirler çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir.

Mahkeme kararında çocuk için gerekli gördüğü bir veya birden fazla tedbire hükmedebilecektir. Bütün bu anlatılanlar çerçevesinde unutulmamalıdır ki; suçlu çocuk yoktur suça sürüklenen çocuk vardır.