Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Şanlıurfa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Av. Mahmut Tanal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı sürecine ilişkin sert açıklamalarda bulundu.
Tanal, “Bugün bir savcı, kanunen kamu hizmetini yöneten bir belediye başkanını ‘suç örgütü lideri’ olarak tanımlayabiliyorsa, yarın aynı mantıkla bir bakanı, valiyi ya da kaymakamı da ‘örgüt yöneticisi’ ilan edebilir. Bu anlayış, hukuk devletine değil, siyasal tasfiye düzenine hizmet eder” dedi.
“Belediye Hiyerarşisi, Ceza Hukuku Anlamında Örgüt Değildir”
Bugün bir savcı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı “suç örgütü lideri” olarak tanımlayabiliyorsa,
— Av.Mahmut TANAL (@MTanal) November 13, 2025
yarın aynı mantıkla bir bakanı, valiyi ya da kaymakamı da “örgüt yöneticisi” ilan edebilir.
Oysa hukuk çok açıktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi, suç örgütünü “suç… pic.twitter.com/caCvzKXzAR
Tanal, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin “suç örgütü” tanımının açık olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Bir belediye başkanının görevi, kamu hizmeti sunmak, yerel yönetimi koordine etmek, kamu kaynaklarını yönetmek ve yasal görev zincirini işletmektir. Belediye içindeki başkan–müdür–personel ilişkisi idari hiyerarşidir; ceza hukuku anlamında örgütsel hiyerarşi değildir. Bu fark, hukuk devletinin temelidir.”
Tanal, idari görevin “suç örgütü” gibi gösterilmesinin sadece kişileri değil, hukuku da hedef aldığını belirterek, “İdari yetkiyi ‘örgüt faaliyeti’ gibi göstermek, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170. maddesindeki tarafsızlık ilkesine ve masumiyet karinesine aykırıdır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de Yargı, Siyasi Rekabeti Tasfiye Aracına Dönüştürülüyor”
Basın açıklamasında “lawfare” (hukuku siyasal tasfiye aracı olarak kullanma) kavramına dikkat çeken Tanal, Türkiye’nin tarihinin en kritik demokratik eşiğinden geçtiğini belirtti.
“Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargısal işlemler, yalnızca bir siyasetçiyi değil, demokratik hukuk devletinin temelini hedef almaktadır. Bu süreç, sandıkta yenilemeyenin mahkeme salonunda saf dışı bırakıldığı bir uygulamadır.”
“Lawfare’in En Bilinen Vakası: Brezilya’daki Lula Örneği”
Tanal, Brezilya’nın eski Devlet Başkanı Lula da Silva’nın seçimlerden önce yargı eliyle saf dışı bırakıldığını hatırlatarak, “Bugün Türkiye’de yaşananlar, Brezilya’nın 2018 sürecine benziyor” dedi.
Brezilya Yüksek Mahkemesi’nin Lula hakkındaki kararlarda davayı yürüten mahkemenin yetkisiz, yargıcın ise tarafsız olmadığını tespit ettiğini belirten Tanal, “Bu kararlar, hukukun siyasal tasfiyede nasıl kullanılabileceğini tüm dünyaya göstermiştir” ifadelerini kullandı.
AİHM Kararlarını Hatırlattı: “AİHS m.18 İhlali”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) siyasi amaçlı yargılamaları açık insan hakları ihlali olarak değerlendirdiğini söyleyen Tanal, şu örnekleri verdi:
“Demirtaş, Kavala, Navalnyy, Merabishvili kararları… Tümü devlet gücünün muhalefeti bastırmak için kullanıldığı vakalar olarak değerlendirildi. AİHM içtihadı, Türkiye için güçlü bir uyarıdır.”
“Demokrasi Sandıkla Değil, Yargı Üzerinden Dizayn Ediliyor”
Tanal, Türkiye’de seçimlerin yapılmaya devam etmesine rağmen, aday belirleme sürecine yargının müdahale etmeye başladığını belirterek, “Bu durum seçimlerin meşruiyetini ve siyasal çoğulculuğu zedelemektedir. Demokrasi sadece sandıkla değil, seçim sürecinin adil olmasıyla mümkündür” dedi.
“Hukuku Siyasetin Silahı Olmaktan Çıkarın”
CHP’li Mahmut Tanal, sözlerini şu çağrıyla tamamladı:
“Türkiye, Brezilya’nın 2018’de düştüğü hatayı tekrarlamamalıdır. Hukuk, iktidarın siyaseti dizayn etmek için kullanacağı bir araç değil, adaletin güvencesidir. Ekrem İmamoğlu’na yönelik süreç, siyasi nitelikli hale gelmiştir. Bu gidişat, yalnızca bir kişinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik geleceğinin zararına olacaktır.”
Tanal, açıklamasını “Hukuk ya hepimiz içindir, ya da hiç kimse için değildir” sözleriyle bitirdi.




