Rahmetli babam rahatsızlanıp Adana’ya gelidiğinde, onu Çukurova Üniversitesinin, Balcalı hastanesine götürmüştüm.

Anjiyo yapılacak, saat 10.00’da hocanın odasının önünde bekliyoruz.

Hoca saat 10.30 civarında büyük bir telaşla geldi, ellerinde dosyalar, arkasında genç öğrenciler, göz ucuyla bizlere doğru şöyle bir bakıp kapıya yöneldi(ler). Hoca, o telaşla nasıl ettiyse, anahtar kapının içinde kırıldı.

Telaşla hastanenin hademelerini çağırdılar, hademeler geldi, “hocam bu kapıyı biz açamayız, bunu ancak çilingir açar,  Adana’dan çilingir gelmesi gerek” dediler. 

“Eyvah” dedi hoca, “ben mahv oldum, bu gün Fransa’dan heyette gelecek ben bittim, nasıl ederim, perişan olurum, Adana’dan buraya çilingirin gelmesi 2 saatı alır”  dedi.

Biz hastalarla, hasta yakınları  sessizce,  onları seyrediyoruz. “Hocam” dedim ben, hoca döndü bana baktı, “ne diyon” dedi sert sert. “Hocam” dedim, “o anahtar teorik olarak, o kapıyı yinede açar” dedim. 

Hoca, yukardan aşağıya gözleri ile beni şöyle bir süzdü, elimin birinin olmadığına baktı, kim bilir aklından neler geçirdi neler bilmiyorum ama bana şaşkın bir ifade ile, “Ne demek yani, o anahtar teorik olarak, o kapıyı açar” dedi.

“Hocam”, dedim, “o anahtar kırık olsada teorik olarak o kapıyı açar ama pratikte bir denemem lazım, istersen izin ver bir deneyim” dedim.

Hoca bana biraz baktı, eli mahkum, “gel dene bakalım o anahtar teorik olarak bu kapyı nasıl açıyormuş görelim” dedi; geri çekilip anahtarın kırık ucunu bana verdi.

Ben hareketin teknik işlerine baktığım için, böylesi işlerin mantığını bilirdim. Anahtar kökten kırılıp, içinde kalmış, yani fireğin göbeğini, tornavida ile de çevirsen, teorik olarak kapı açılacak halde. Anahtarı aldım, ya Hubuyar yardım et deyip, anahtarın ucunu içine kalkıp, çevirdiydim kapı açıldı, nazikçe kapıyı aralayıp “buyurun Hocam” dedim, hoca içeri girdi.

Biraz sonra, hoca kapıyı açıp, bana baktı, “teorik olarak içeri gel bakalım ne bekliyorsun” dedi, içeri girdim.

İçeri girince, “söyle bakalım” dedi, “teorik olarak sen burada ne bekliyorsun, niye geldin”.

“Hocam” dedim; “teorik olarak babama anjiyo yapılacak, sizin dosyayı inceleyip, babamı muayene etmeniz için bekliyorum, teorik olarak” dedim.

Hoca, “teorik olarak babanı  da, dosyasınıda getir bakalım” dedi. 

Böylece, bu teorik olarak sözü dilimize takıldı, hoca ile ne zaman karşılaşsak; yolda, belde, koridorda, karşı karşıya gelsek hoca bana, “teorik olarak nasılsın” diyordu. Ben de “sağ ol Hocam teorik olarak iyiyim” diyordum. Hoca “teorik olarak benim yapmam gereken, benden istediğin bir şey var mı?” diyordu. Bende “sağ ol Hocam teorik olarak durum iyi ya da durum ne ise onu arz ediyordum.
*

Bu gün, köyde yaşayan birinin, teorik olarak her şeyi biraz bilmesi gerektiğini düşündüm. 

Alt kattaki, floresan lamba yanmıyor dedi Merdan, baktım, teorik olarak startel arızalı. Değiştirip sorunu giderdim.

Bence Köyde yaşayan bir kişi, teorik olarak, Köy Enstitüsü’nü bitirmiş biri gibi, her alanda biraz  bilgisi olması gereken biri olması gerekiyor.

Bence Köy Enstitülerinde “politeknik eğitim” veriliyormuş.

Eğitim üzerine muhabbetlerimizde, 1789’da burjuvazinin ortaya attığı, “Eğitim üretim içindir” tezi ile “Politeknik eğitim” anlayışı arasındaki farkları, bu teorilerin tarihsel süreçlerini teorik olarak konuşmuştuk. 

Konuyu, Harun Karadeniz’in ölüm yıldönümünde, Harun Karadeniz’i,  anlatırken, onun kitabı olan “Eğitim üretim içindir” kitabını değerlendirirken de yapmıştım; ama okuyan kim, bilen kim, ciddiye alan kim; teorik Olarak  konuş konuş dur.

Teorik olarak  

aşk İle 

Rıza Aydın teorik olarak.