Eğitim Sen Adana Şubesi tarafından 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında düzenlenen “Çocuk İşçiliğine Karşı Ortak Mücadele” başlıklı panel, çocuk işçiliğinin çok yönlü yapısını ve sistematik bir sömürü biçimi olarak kurumsallaşmasını tartışmak üzere Adana’da gerçekleştirildi.
Eğitim Sen Adana Şube binasında yoğun bir katılımla gerçekleşen panelin moderatörlüğünü Eğitim Sekreteri Savaş İlhan üstlendi. Panelde, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş tarafından yapılan kapsamlı sunum, çocuk işçiliğinin devlet destekli programlarla nasıl resmileştirildiğini ve derinleşen yapısal sömürüyü gözler önüne serdi.
MESEM Uygulaması: Resmi Statüde Çocuk İşçiliği
Prof. Dr. Adnan Gümüş, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamasının, işletmeleri okul; işverenleri öğretmen; çıraklığı ise ortaöğretim diploması ile resmileştirilmiş çocuk işçiliği haline getirdiğini vurguladı. Gümüş, şu ifadeleri kullandı:
“Çocuk işçiliği artık sadece sokakta değil, devletin diplomalı ve teşvikli programlarıyla karşımızda. MESEM uygulamasıyla çocuklara lise diploması verilerek eğitim görüyormuş gibi gösteriliyor, ama gerçekte haftanın dört günü çalışıyorlar. Devlet, bu uygulamayı teşvik ediyor; çocukları ise hem eğitimsiz bırakıyor hem de ağır sömürü koşullarına maruz bırakıyor.”
5 Milyon Çocuk Okul Dışında, 4,5 Milyonu İş İlişkileriyle Karşı Karşıya
Gümüş'ün sunumuna göre, Türkiye’de 5-15 yaş aralığında yaklaşık 18 milyon çocuk bulunuyor. Bunların yaklaşık 5 milyonu okul dışı, 4,5 milyonu ise doğrudan ya da dolaylı biçimde iş ilişkileriyle karşı karşıya. MESEM ve açık lise uygulamaları bu tabloyu derinleştiriyor. Gümüş, “MESEM SENİ BEKLİYOR!” çağrısıyla yapılan propaganda üzerinden çarpıcı sorular yöneltti:
-
MESEM'in sınıfsal ve zümresel işlevi nedir?
-
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
-
Bu uygulamanın pedagojik temeli nedir?
İşsizlik Fonu Kaynaklarıyla Çocuk İşçiliği Teşviki
Prof. Dr. Gümüş, MESEM uygulamasıyla ilgili en dikkat çeken unsurlardan birinin de bu sistemin İşsizlik Sigortası Fonu üzerinden finanse edilmesi olduğunu belirtti. İşbaşı Eğitim Programı kapsamında 2021 yılında fondan harcanan miktarın 3,6 milyar TL olduğunu belirten Gümüş, şunları ifade etti:
“2022’de bu rakam 10,1 milyar TL’ye; 2023’ün yalnızca ilk 6 ayında ise 20,3 milyar TL’ye çıktı. Yani 2023’ün ilk yarısında harcanan para, 2021’in 6 katına ulaştı. İşsizlik Fonu’ndan harcanan her 100 TL’nin 35 TL’si bu programa gidiyor. Bu, yoksulluğu yönetmenin değil, sömürüyü teşvik etmenin devlet eliyle uygulamaya konulmuş bir şeklidir.”
Devlet Teşvikli Emek Sömürüsü
Gümüş, MESEM uygulamasının patronlara büyük mali teşvikler sunduğunu; her bir çırak için devletin işverene 48 ay boyunca toplamda 605.276 TL dolayında kaynak aktardığını kaydetti. İşletmelerin, asgari ücretli bir işçinin ¾’ü kadar çalıştırdığı çıraklar üzerinden hiçbir SGK ya da işsizlik primi ödemediğini belirtti:
“Bir işletme 40 çırakla çalıştığında toplam teşvik 24 milyon lirayı aşıyor. Bu teşvikler doğrudan devlet eliyle sağlanıyor. Çocuğa düşense asgari ücretin %30’u: Yaklaşık 3.420 TL. Bu koşullarda ne çocuk eğitiliyor ne meslek kazanıyor. Patron kâr ediyor, çocuklar ise geleceğini kaybediyor.”
MESEM Öğrencisinin Ölümü: Sistemin Acı Gerçeği
Gümüş, Alaşehir'de inşaattan düşerek hayatını kaybeden 11. sınıf MESEM öğrencisi Zekai Dikici'nin ölümünü hatırlatarak şunları söyledi:
“Bir çocuğun haftanın dört günü inşaatta çalışması normalleştirilmiş durumda. Okulun yerini işletmenin aldığı bu sistemde çocuklar hem fiziksel hem zihinsel hem de eğitsel olarak tehlikeye açık hale geliyor.”
Yoksullukla Mücadele Yerine Yoksulluğun Yönetimi
Çocuklarını MESEM’e gönderen ailelerin çoğunlukla yoksul aileler olduğunu belirten Gümüş, “Devlet yoksullukla mücadele etmiyor; yoksulluğu yönetiyor. Aileler çocuklarını MESEM’e göndererek geçim stratejisi kuruyor ama bu durum hem çocukların geleceğini hem de İşsizlik Fonu’nun yapısını tehdit ediyor,” dedi.
Prof. Dr. Adnan Gümüş: “MESEM Uygulamalarıyla Okul Tasfiye Ediliyor, Çocuk Emeği Sömürüsü Resmileştiriliyor”
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamalarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, eğitim sistemi içinde kavram karmaşası yaratıldığını, çocuk emeğinin sömürüsünün resmileştirildiğini ve toplumun okulsuzlaştırıldığını belirtti. Gümüş, çocukların eğitim hakkı yerine yoksulluğun ve parti yandaşlığının yeniden üretildiği bir sistem inşa edildiğine dikkat çekti.
Kafa Karışıklığı Değil, Bilinçli Bir Tersyüz Etme
Prof. Dr. Gümüş açıklamasında, “Çıraklık nedir? Meslek öğretimi nedir? Teknik sanat eğitimi nedir? Okul nedir? Öğretmen kimdir? Bu kavramlar birbirine karıştırılıyor. Bu sadece bir kafa karışıklığı değil, aynı zamanda bilinçli bir ters yüz etme süreciyle karşı karşıyayız” dedi.
Resmi Kandırmaca ve Kaydırmaca: Çocuk Emeği, Oy ve Kaynak Transferi
Gümüş, MESEM uygulamalarının, eğitim sistemi içinden oy ve kaynak transferi mekanizması olarak işlediğini belirtti. “Harçlık” adı altında yoksul aileler ve çocuklar sistem içine çekilirken, lise diploması veriliyormuş gibi yapılarak aslında gerçek bir eğitimin verilmediğini ifade etti. Gümüş, süreci şu ifadelerle özetledi:
-
Okula gitmeden ve ders görmeden verilen resmi lise diploması,
-
İşçi sayılmayan ama resmi olarak çalıştırılan çocuklar,
-
Yasak ama kurumsallaştırılmış çocuk emeği sömürüsü,
-
Kamu kaynaklarının işletmelere ve partizan yapıya aktarılması.
MESEM’in Toplumsal Sonucu: Okulsuz Toplum ve Aydınlanmanın Tasfiyesi
Gümüş, MESEM’in teşvik edilmesinin eğitim sistemine uzun vadeli zararlar vereceğini, çocukların nitelikli eğitime erişimini engellediğini ve bu yolla bir “okulsuz toplum” yaratıldığını ifade etti. “Çıraklığın lise sayılmasıyla ne çocuğun sınıf atlaması sağlanabilir ne de kamusal eğitim gerçekleşebilir. Bu, doğrudan doğruya okulun tasfiyesi, çocuğun emeğinin sömürülmesi, işletmeye kaynak, aileye harçlık, iktidara oy transferidir” dedi.
Çözüm: Eşit, Bilimsel, Vicdanlı Eğitim
Prof. Dr. Gümüş çözüm anlayışını şu ilkelerle açıkladı:
-
Eğitimin bir hak olarak tanınması,
-
Çocuğun ontik bütünlüğü ve bütüncül gelişiminin esas alınması,
-
İnsan, toplum ve doğa yararına nitelikli, bilimsel ve vicdanlı bir eğitim anlayışı,
-
Eğitimin teknik sanatla bütünleşmesi, öğretmen rehberliğinin temel alınması.
Almanya Raporu Ne Diyor?
Almanya 2024 Mesleki Eğitim Raporu’ndan örnekler veren Gümüş, mesleki yeterliliğin ön şartı olarak genel eğitimin altını çizdi. Rapor, özellikle göçmen ve düşük gelirli gruplarda genel eğitimin artırılmasının meslek edinme şansını yükselttiğini gösteriyor. “Bu nedenle erken yaşta çıraklık değil, nitelikli genel eğitim ve yükseköğretim esas alınmalıdır. Eğitim politikalarının hedefi bu olmalıdır” dedi.
MESEM Ne Değildir?
Prof. Dr. Gümüş açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“MESEM bir meslek eğitimi değildir, bir meslek lisesi değildir. Teknik-sanat eğitiminin temel bir parçası olarak okullaşmış bir eğitim-öğretim sürecine dâhil edilmediği sürece ne çocuk gelişimine katkı sunar ne de toplumun eğitim ihtiyacına yanıt verir. Gerçek çözüm, çocuğun bütünsel gelişimini merkeze alan, öğretmenin rehberliğinde, bilimsel ve özgürlükçü bir eğitim anlayışında yatmaktadır.”
Gümüş’ten Son Söz: MESEM = Kurumsallaşmış Çocuk İşçiliği
“MESEM, yoksul çocuklar üzerinden yapılan sınıfsal bir kaynak transferidir. Devlet destekli çocuk işçiliğidir. Eğitimin değil sömürünün sistemidir. Her bir çırak üzerinden devletin patronlara aktardığı milyonlarca liraya karşılık, çocuğa düşen kırıntılardır. Bu sistemin adını doğru koymalıyız: Bu, çocuk işçiliğinin diploma ile meşrulaştırılmasıdır.”