Yazıp yazıp sildiğim öfke, çığlıklar, hiçbir yere ulaşamayan bomboş serzenişler. Bana sus diyorlar sus! Silivri soğuktur! Enkaz altında kalanlardan daha fazla üşümem herhâlde. Ben aslında temiz, aklı başında bir insandım bu yaşananlar beni delirtmeden önce. Belki de hep deliydim bunun ne önemi var!

Sabah saatlerinde kimin salladığını bilmediğim bir sarsıntıya uyandığımda artık buraya kadar dedim. Oysa alarmım altıya kuruluydu. Hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmedi. O an tek düşünebildiğim, tek arzuladığım şey bitmek bilmeyen sarsıntının sadece durmasıydı, ona odaklanmıştım koştururken ama durmak nedir bilmiyordu. Çöken binalara, virane olmuş şehirlere, kaybolan hayatlara, yok olan umutlara uyanmıştık. Çizilen resim çok kötüydü. Ya ressam sarhoştu ya ben akşamdan kalma! Ya yine yanlış görüyordum ya da hala ders alamamış bir yönetim vardı sahada! (Sahada dediysem öyle hemen yardıma koşulmuş gerekenler yapılıyor sanılmasın! Meydanlar enkaz, orda bulunması gerekenler hayalet) Ama ne var ki her zaman olduğu gibi halkın yanında yine sadece halk vardı. Şimdi siyaset zamanı değil derken siyaset ne zaman yapılıyor çok merak ediyorum, oy isterken mi? Avrupa bizi kıskanıyor derken mi? Dört gün geçmesine rağmen bölgeye kepçe gönderilmezken mi? Hangi birini söyleyeyim, boğazıma kadar dolmuşken!

Fay hattına rağmen yapıları denetlemediğiniz için insanları bile bile öldürdünüz. Onlarca şehri, binlerce umudu yok ettiniz. O da yetmedi onca beton üstlerine yıkıldığı halde kurtarmaya gelmediğiniz insanların donarak ölmesine müsaade ettiniz. Donarak ölmek nedir bilir misiniz ya da yardıma gelinmediğini bilen insanların öyle çaresizce ölmeyi beklemesi göçük altında aç susuz? Şanslıysanız ve hala yaşıyorsanız mucize diye sevindiğimiz kurtarışlara alkış tutuyoruz günler sonra. Oysa susuzluktan böbrek hastası olduğumuz, dışarda bizi bekleyenlerin zatürre olduğu, feryat eden yakınlarımızın biçare gözlerinde umut aramak nasıl bir şey bilir misiniz ya da sevdiklerine geç kalmanın? Enkaz başında bekleyen ailelere; bir yudum su, bir sıcak çorba, sıcak bir battaniye sunamamak nasıl bir acizlik böyle? Oysa güneş çoktan doğmuştu lakin hala devletin sıcak yüzü karanlıktaydı. Üşüdük, görmediniz! Seslendik, duymadınız! Çağırdık, gelmediniz!

Bizim süper güçlerimiz yok, pelerinli bir kahramanımızda, hani Süpermen, Hulk, Thor gibi. Yani çaresiz kalma gibi bir şansımızda yok! Yanında duran büyük bir güç yoksa senin ayağının taşa takılmaması lazımmış anlıyor musun? Hani başka bir deyişle tanrı bizi cezalandırıyordu ya, üç yaşında beton yığınlarının altında ezilerek can vermiş küçük kızın ne günahı vardı sahiden, neyin cezası bu? O da bambaşka bir trajedi konusu…

Yanında olması gerekenlerin elini hissetmediğinde beklediğin çaresizlik anlatılır gibi değil. Halkı bir kelimesiyle sokağa döken insanlar olması gerektiği yere üç gün sonra ulaşıyorsa kime inanacağız söyler misiniz? Bir devleti devlet yapan nedir merak ediyorum. Sanatçıların, yardım etmek isteyen insanların, farklı illerden gelen gönüllülerin fizandan oraya ulaştığı dönemde devletin sıcak yüzü neden hala oraya ulaşmadı diye merak ediyor insan. Askerin, polisin izin verilmediği için müdahale etmediği sistemin ne işe yaradığını merak ediyorum, enkaz altında kalanlar mesajlar atarken sosyal medya yayınlarının kapatılmasını zaten hiç anlamıyorum. Bence bu vatana, insanlığa ihanettir lakin niye yapılıyor gerçekten merak ediyorum. Başka ülkelerden gelen milyonlarca insana çadır, barınma, yiyecek, giyecek hatta maaş bağlarken kendi vatandaşına yetememek nasıl bir anlayış bilmek istiyorum. Kendi yaralarını kendi saran bir halktan herkes korkar aslında siz hala kaçmak için neyi bekliyorsunuz bilemiyorum? Yaktığınız ormanları söndürmek, depremin yarattığı enkazları kaldırmak, yarattığınız kaosları bastırmak, bir dilim ekmeği ihtiyacı olana uzatmak sana kalmadıysa bu dünyada size kalmayacak unutma!

Aya çıkacağız derken şuradan dört saatlik yola çıkamadınız! Hiçbir teçhizat yokken sosyal medya çalkalandığı için makinalar geliyor lakin kullanmak için izne tabi tutup beklettiğiniz için her dakika enkaz altında bir can daha ölüyor. Amacınız ne biri bana anlatabilir mi? Pandemi öldürmedi, aşılara yüklendiniz, o da yetmedi deprem bölgesi olan ülkede önlem almak yerine yalakalara pervane oldunuz, o da yetmedi üç gün sonra ulaştığınız binlerce kişinin enkazına kafalarına kürekle vurduğunuz köpekleri getirip onlardan medet umdunuz. (Yine) Nasıl vicdansız, ahlaksız, merhametsiz insanlarsınız siz. Kime neye hizmet ediyorsunuz? Yükseldikçe, doydukça, zenginleşip güçlenince halkla bağı kesilen kör sağır insanlarsanız. Çocukları evlendirdiniz, kadınları öldürdünüz, yangınları çıkardınız, çiftçileri bitirdiniz, hayvanları katlettiniz, feryatları duymadınız, bir ülkeyi bir insanlığı yok ettiniz. Ha bire öldürdünüz ama doymadınız, ha bire gömdünüz ama görmediniz, ha bire ezdiniz ve ezdikçe sevindiniz, o yüzden kendinizi bir bok sanıyorsanız ya gerçekten öylesiniz…

Gülay MORGÜL