Son on yıl içinde yapılan araştırmalar, gençler arasında ruh sağlığı sorunlarının belirgin biçimde arttığını gösteriyor. Özellikle 16–24 yaş grubunda, ruhsal zorluklar yaşayanların oranı kısa sürede ciddi bir yükseliş sergiledi. Bugün bu durum, milyonlarca genci etkileyen yaygın bir toplumsal mesele haline gelmiş durumda.

Bu artış çoğu zaman doğrudan sosyal medyaya bağlanıyor. Ancak bilimsel veriler, sorunun yalnızca dijital ekranlarla açıklanamayacak kadar derin ve çok katmanlı olduğunu ortaya koyuyor. Gençlerin dijital dünyada daha fazla vakit geçirmesi, aslında gerçek hayatta onlara sunulan imkânların giderek azalmasıyla yakından ilişkili.

Gerçek Hayatın İncelmesi: “Sosyal Seyrelme”

Araştırmacılar bu süreci “sosyal seyrelme” kavramıyla tanımlıyor. Sosyal seyrelme; çocukların ve gençlerin oyun oynayabileceği, risk alabileceği, hata yapabileceği ve destekleyici ilişkiler kurabileceği alanların giderek daralması anlamına geliyor.

Gençler eskisine kıyasla daha az sokakta oynuyor, daha az arkadaş grubuyla yüz yüze zaman geçiriyor ve daha az farklı sosyal ortamda bulunabiliyor. Bu durum, sosyal hayatın hem sayıca hem de nitelik olarak “incelmesine” yol açıyor.

Oysa ergenlik dönemi, insan beyninin hızla geliştiği kritik bir evredir. Bu dönemde gençler; başkalarını anlamayı, kendileriyle ilgili net bir algı geliştirmeyi ve duygularını düzenlemeyi öğrenir. Arkadaşlıklar, çatışmalar, reddedilme deneyimleri ve uzlaşmalar bu gelişimin doğal parçalarıdır.

Bu deneyimlerden mahrum kalındığında ise yalnızlık artıyor, güven duygusu zayıflıyor ve güçlü duygularla baş etmek zorlaşıyor.

Sosyal Bağların Azalmasının Bedeli

Bilimsel bir çalışma, gençlerin sosyal ilişkilerinin aniden ve ciddi biçimde azaldığı bir dönemi inceleyerek önemli sonuçlara ulaştı. Araştırmaya göre, sosyal temasın kısıtlandığı bu süreçte gençlerde güven duygusu belirgin biçimde düşerken, stres düzeyi önemli ölçüde arttı.

Bu bulgular, sosyal bağlardan yoksun kalmanın yalnızca geçici bir ruh hali yaratmadığını; aksine gelişim üzerinde kalıcı etkiler bırakabileceğini gösteriyor. Uzun vadede bu durum, ruh sağlığı sorunlarına yakalanma riskini de artırıyor.

TRT Bandrol Ücreti Bilgisayarlarda Yüzde 20’ye Çıkıyor: Fiyatlara Direkt Zam
TRT Bandrol Ücreti Bilgisayarlarda Yüzde 20’ye Çıkıyor: Fiyatlara Direkt Zam
İçeriği Görüntüle

Daralan Alanlar, Kaybolan İmkânlar

Son yıllarda gençlere yönelik sosyal alanların, gençlik merkezlerinin, güvenli buluşma mekânlarının ve kamusal açık alanların giderek azaldığı görülüyor. Aynı zamanda çocukların ve gençlerin serbestçe dolaşmasına, oyun oynamasına ve kendi deneyimlerini yaşamasına izin veren alanlar da daralıyor.

Bunun nedenleri arasında güvenlik kaygıları, aşırı korumacı ebeveynlik anlayışı ve eğitim sistemlerinde artan akademik baskılar öne çıkıyor. Oyun, keşif ve yaratıcılık çoğu zaman “zaman kaybı” olarak görülürken; başarı, sınavlar ve performans her şeyin önüne geçiyor.

Sonuçta gençlerin hata yaparak öğrenebileceği, kendini deneyebileceği ve sosyal becerilerini geliştirebileceği ortamlar büyük ölçüde ortadan kalkıyor.

Dijital Dünya: Ne Tam Düşman Ne Tam Çözüm

Tüm bu tablo içinde dijital platformlar devreye giriyor. Ancak sanılanın aksine, dijital alanlar doğası gereği zararlı değil. Aksine, birçok genç için bu alanlar iletişim kurmanın, kendini ifade etmenin ve topluluk hissi geliştirmenin bir yolu olabiliyor.

Özellikle gerçek hayatta dışlanan veya görünmez kılınan gruplar için dijital ortamlar destekleyici ve güçlendirici olabiliyor. Araştırmalar, bazı genç gruplar için sosyal medyanın ruh sağlığını olumlu yönde etkileyebildiğini de gösteriyor.

Sorun, gençlerin çevrim içi olması değil; çevrim dışı dünyanın giderek yok olması. Dijital yaşam, boşalan gerçek hayatın yerini doldurmaya çalışıyor.

Üstelik dijital platformlar, gençlerin gelişimini değil, sürekli etkileşimi ve dikkatlerini uzun süre tutmayı hedefleyen ticari sistemler üzerine kurulu. Sürekli karşılaştırma, onay arayışı, hız ve performans baskısı; kimlik gelişiminin en hassas döneminde gençler üzerinde ağır bir yük oluşturabiliyor.

Sağlam Temeller Olmadan Sağlıklı Bir Dijital Yaşam Mümkün Değil

Giderek daha fazla uzman, ruh sağlığı sorunlarını azaltmanın yolunun önleyici politikalar olduğunu vurguluyor. Yani sorunlar derinleşmeden önce:

  • Sosyal bağları güçlendirmek

  • Riskleri azaltmak

  • İyilik hâlini desteklemek

gerekiyor.

Sağlıklı gelişimin temelinde ise güvenli, sürekliliği olan ve destekleyici ilişkiler yatıyor.

Bu nedenle:

  • Gençlik hizmetlerine yatırım yapılmalı

  • Açık alanlar, parklar ve kamusal mekânlar güçlendirilmeli

  • Okullarda oyun, sanat ve sosyal etkinliklere daha fazla alan açılmalı

  • Aileler, ortak deneyimler ve topluluk bağları kurma konusunda desteklenmeli

Sonuç: İncelen Değil, Zenginleşen Sosyal Dünyalar

Dijital dünya hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek. Ancak bu dünya, gerçek hayatın yerine geçmemeli, onu tamamlamalı.

Gençlerin güven duyabilecekleri ilişkiler kurabildiği, hata yapabildiği, kendini deneyerek tanıyabildiği sosyal ortamlar yaratılmadan ruh sağlığındaki krizi aşmak mümkün değil.

Gençlerin sosyal dünyasını inceltmek yerine zenginleştirdiğimizde, yalnızca bugünün değil, geleceğin ruh sağlığı için de sağlam temeller atmış oluruz.

Muhabir: Güven BOĞA