Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Adana Şubesi tarafından düzenlenen “Günümüzde Öğretmen Sorunları” başlıklı panelde, öğretmenlik mesleğinin yapısal krizi, Milli Eğitim Akademileri, öğretmen yetiştirme politikaları ve küresel öğretmen açığı tüm boyutlarıyla tartışıldı. Makine Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nde gerçekleştirilen panele çok sayıda eğitimci katılırken, panelin kolaylaştırıcılığını Halime Doğan üstlendi.

Whatsapp Image 2025 12 19 At 19.02.40

Panelde Hilal Bal “Sorunlar ve Çözümler Bağlamında Öğretmenlik”, Erdal Karabulut “Küresel Öğretmenlik Krizi ve Öğretmen Politikaları”, Prof. Dr. Mehmet Karakuş ise “Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sisteminin Sorunları” başlıkları altında kapsamlı sunumlar yaptı. Konuşmalarda ortak vurgu, öğretmenliğin yalnızca mesleki değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal bir mesele olduğu yönünde oldu.

Whatsapp Image 2025 12 19 At 19.02.38 (1)

Hilal Bal: “Milli Eğitim Akademileri, Eğitim Fakülteleri İçin Bir Bitirme Projesidir”

Hilal Bal konuşmasında, Milli Eğitim Akademileri tartışmasının yalnızca teknik bir düzenleme olarak ele alınamayacağını vurgulayarak söze başladı. Türkiye’de eğitim bilimleri de dâhil olmak üzere yaklaşık 100–101 eğitim fakültesi bulunduğunu hatırlatan Bal, “Bu fakültelerin geleceği ne olacak? Bu kurumlara dair nasıl bir politika izleniyor? Bu soruların hiçbirine net yanıt verilmiyor” dedi.

Milli Eğitim Akademisi fikrinin yeni olmadığını, 1992 yılında Hasan Âli Yücel geleneğine referansla İzmir İçi Eğitim Enstitüsü temelinde benzer bir girişimin yapıldığını hatırlatan Bal, bu yapının kısa sürede kapatıldığını anımsattı. Bugün ise akademilerin, hizmet içi eğitimden çok öğretmen yetiştirme iddiasıyla gündeme getirildiğini belirtti.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bu sürecin merkezinde yer aldığını ifade eden Bal, yasanın öğretmen niteliğini artırma iddiasına rağmen esas olarak kariyer basamakları ve akademi modeline dayandığını söyledi. “Bu sistem öğretmenliği tamamen kıdeme indiriyor. On yıl çalışan uzman, yirmi yıl çalışan başöğretmen oluyor. Peki yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenler nerede?” diye soran Bal, akademik emeğin tamamen yok sayıldığını vurguladı.

Bu yaklaşımın eğitim fakültelerine yönelimi de olumsuz etkilediğini belirten Bal, “Hedefi olan, akademik motivasyonu yüksek öğrenciler artık eğitim fakültelerini tercih etmiyor. Puanlar düşmüş durumda. ‘Nitelik’ kavramını özellikle tırnak içinde kullanıyorum” dedi.

Türkiye’de yaşanan “akademi furyası”na da dikkat çeken Bal, Diyanet Akademisi, Adalet Akademisi ve şimdi Milli Eğitim Akademisi örneklerini sıraladı. “Doktorlar tıp fakültelerinde, mühendisler mühendislik fakültelerinde yetişiyor. Öğretmenler neden eğitim fakültelerinde yetiştirilemiyor?” diye soran Bal, bu sorunun yanıtının verilmediğini ifade etti.

Hizmet içi eğitim sürecinin de sürekli yapısal değişikliklere maruz kaldığını belirten Bal, MEB Hizmet İçi Eğitim Dairesi’nden enstitülere, oradan da Milli Eğitim Akademilerine uzanan sürecin eğitim fakültelerini işlevsizleştirdiğini söyledi. “Üniversitelerde kadro yokken, araştırma görevlisi bulunamazken, tasarruf tedbirleri yalnızca kamu emekçilerine uygulanırken yeni akademiler kurmak ciddi bir çelişkidir” dedi.

Neoliberal politikalarla birlikte bilginin metalaştığını vurgulayan Bal, öğretmenin düşünmeyen, sınav odaklı bilgi aktaran bir figüre dönüştürüldüğünü ifade etti. Okulların performans göstergeleri, stratejik planlar ve ISO belgeleriyle özel işletmelere benzetildiğini söyleyen Bal, öğretmenliğin ciddi bir yabancılaşma sürecine sürüklendiğini dile getirdi.

“Bugün öğretmenler odasında pedagojik tartışmalar değil, döviz kuru ve geçim derdi konuşuluyor” diyen Bal, öğretmenliğin Cumhuriyet’in aydınlanmacı mirasından hızla uzaklaştırıldığını söyledi. Gramsci’nin “organik aydın” kavramına atıf yapan Bal, öğretmenin yalnızca bilgi aktaran değil, topluma müdahale eden ve dönüştüren bir özne olması gerektiğini vurguladı. “Değişimi istiyorsak, önce kendimizden başlamak zorundayız” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Whatsapp Image 2025 12 19 At 19.02.39 (1)

Erdal Karabulut: “Dünyada 44 Milyon Öğretmene İhtiyaç Var, Ama Kaynaklar Silaha Harcanıyor”

Erdal Karabulut konuşmasında öğretmenlik krizini küresel ölçekte ele aldı. Dünyanın pek çok ülkesinde ciddi öğretmen açığı yaşandığını belirten Karabulut, Kanada’da öğretmenlerin yüzde 40’ının ilk beş yıl içinde mesleği bıraktığını, İngiltere’de öğretmen açığının kronik hale geldiğini, Hindistan’da yalnızca ilkokul düzeyinde yaklaşık 1 milyon öğretmen eksiği bulunduğunu aktardı.

Sahra Altı Afrika’da 15 milyon öğretmen açığı olduğunu söyleyen Karabulut, 2030 yılına kadar dünya genelinde 44 milyon yeni öğretmene ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Bu ihtiyacın karşılanması için önümüzdeki beş yılda 120 milyar dolarlık bir kaynağın yeterli olacağını belirten Karabulut, “Ama aynı dünyada silah sanayisine 3 trilyon dolar harcanıyor. Açlık çeken 750 milyon insan var, 3 milyar insan ciddi beslenme sorunu yaşıyor. Bu tablo tesadüf değil” dedi.

Türkiye’de de öğretmen açığı ile atanamayan öğretmen sayısı arasındaki çelişkiye dikkat çeken Karabulut, sendikaların hesabına göre 150–170 bin, MEB’e göre ise 70 bin öğretmen açığı olmasına rağmen 800–900 bin atanamayan öğretmen bulunduğunu söyledi. “Sorun öğretmenler değil, sorun sistemdir” vurgusu yapan Karabulut, öğretmenliğin küresel ölçekte neoliberal politikalarla piyasaya açıldığını ifade etti.

Eğitimin 10 trilyon dolarlık bir piyasa haline getirildiğini belirten Karabulut, örgütlü ve mücadeleci öğretmenlerin bu sistem için bir tehdit olarak görüldüğünü söyledi. Türkiye’de bu sürecin 12 Eylül sonrası hızlandığını, GATS anlaşmalarıyla eğitimin piyasalaştırıldığını dile getirdi.

Türkiye’nin güçlü bir öğretmen mücadele geleneğine sahip olduğunu hatırlatan Karabulut, Encümen-i Muallim’den Köy Enstitülerine, TÖS’ten büyük öğretmen boykotlarına uzanan tarihsel mirasa işaret etti. Fakir Baykurt’un “Öğretmen toplumun pedagojisidir” sözünü hatırlatan Karabulut, öğretmenliğin politik bir özne olmaktan çıkarılmasının toplumun karanlığa sürüklenmesi anlamına geldiğini vurguladı.

Prof. Dr. Mehmet Karakuş: “Öğretmen Yetiştirme Üniversitelerden Alınıyor”

Prof. Dr. Mehmet Karakuş konuşmasında Türkiye’de öğretmen yetiştirme sisteminin yapısal sorunlarına odaklandı. Milli Eğitim Akademileri tartışmasının ciddi soru işaretleri barındırdığını belirten Karakuş, mevcut eğitim fakülteleri varken yeni akademiler kurulmasının büyük bir çelişki olduğunu söyledi.

Milli Eğitim Akademisi fikrinin geçmişte de denendiğini hatırlatan Karakuş, 1992’de İzmir İçi Eğitim Enstitüsü temelinde kurulan yapının kalıcı olamadığını ifade etti. Bugün öğretmenlik meslek kanununun kariyer basamakları ve akademi modeliyle öğretmenliği tamamen kıdeme dayalı hale getirdiğini belirten Karakuş, akademik gelişimin teşvik edilmediğini söyledi.

Bu yaklaşımın eğitim fakültelerine olan ilgiyi azalttığını dile getiren Karakuş, “Gerçekten hedefi olan öğrenciler artık eğitim fakültelerini tercih etmiyor” dedi. Diyanet, Adalet ve Milli Eğitim Akademilerinin art arda kurulmasının, üniversitelerin işlevsizleştirildiğinin göstergesi olduğunu belirtti.

“Doktor tıp fakültesinde, mühendis mühendislik fakültesinde yetişiyor. Öğretmen neden eğitim fakültesinde yetişmesin?” diye soran Karakuş, öğretmen yetiştirmenin üniversitelerden alınmasının kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Eğitim fakültelerindeki sorunların nedenlerine de değinen Karakuş, ihtiyaç olmadığı halde çok sayıda fakülte açıldığını, kontenjanların artırıldığını ve baraj puanlarının düşürüldüğünü söyledi. Bugünkü öğrenci profilinin pasif ve katılımsız olduğunu belirten Karakuş, “Sınıfta etkileşim yok. Böyle bir ortamda öğretmen nasıl yetişecek?” dedi.

Çukurova Üniversitesinde “Kalite Süreçlerinde Kanıt Hazırlama Çalıştayı” Düzenlendi
Çukurova Üniversitesinde “Kalite Süreçlerinde Kanıt Hazırlama Çalıştayı” Düzenlendi
İçeriği Görüntüle

Öğretim elemanlarının da eğitimci kimliğinden uzaklaştığını vurgulayan Karakuş, öğretmenliğin model alarak öğrenilen bir meslek olduğunu hatırlattı. Milli Eğitim Akademilerinin programlarının henüz netleşmediğini söyleyen Karakuş, programı belli olmayan bir yapıyla köklü dönüşümlere gidilmesinin belirsizliği artırdığını belirtti.

Panel, katılımcı eğitimcilerin soru ve değerlendirmeleriyle sona ererken, konuşmacılar öğretmenlik krizinin yalnızca eğitim politikalarıyla değil, toplumun geleceğiyle doğrudan ilişkili olduğunun altını çizdi.

Muhabir: Güven BOĞA