Kadınlar, Barış ve Güvenlik: 1325 Sayılı Kararın 25. Yılı ve Türkiye’den Yansımalar

Bundan 25 yıl önce, 31 Ekim 2000’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, tarihsel bir dönüm noktası olan 1325 Sayılı “Kadın, Barış ve Güvenlik” kararını oybirliğiyle kabul etti. Bu karar, kadınların çatışmaların önlenmesi, çözümü, barış müzakereleri, barış inşası, insani yardımlar ve savaş sonrası yeniden yapılanmada belirleyici rolüne vurgu yaptı. Aynı zamanda kadınların barış süreçlerine eşit ve tam katılımının barış ve güvenliğin korunması için zorunlu olduğu ilan edildi.

Bugün artık şüphe yok: Sürdürülebilir barış, kadınların katılımı olmadan inşa edilemiyor.
ABD Barış Enstitüsü tarafından desteklenen çalışmalar gösteriyor ki, bir barış anlaşması kadınların savaş sonrası topluma yeniden katılımını güvence altına alan mekanizmalar içeriyorsa çatışmanın yeniden başlama ihtimali ortalama %11 azalıyor. Dahası, bu süreç Birleşmiş Milletler liderliğinde yürütülürse yeniden çatışma olasılığı %37 düşüyor.

Kutlama değil: Uyarı

Ancak bu yıl, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 1325’in yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada kutlama yerine uyarıda bulundu.
Guterres’e göre BM, kadınların çatışma içindeki hayatlarını gerçek anlamda dönüştürme konusunda hâlâ yetersiz kalıyor. En büyük sorunlar şunlar:

  • Barış müzakerelerinde kadınların hâlâ yeterince yer almaması

  • Kadın ve çocukların şiddetten korunamaması

  • Kadın barış savunucularının sistematik olarak yeterli fon alamaması

25 yılda Güvenlik Konseyi, 1325’e bağlı yaklaşık 1.000 karar kabul etti. Kadınların barış ve güvenlik gündemi artık pek çok anlaşmada kâğıt üzerinde yer buluyor; ancak uygulama çoğu yerde hâlâ kırılgan.

Üstelik tablo daha da ağırlaşıyor:
2025 başında BM Barış Gücü bütçesinde 2.7 milyar dolar açık oluştu. ABD, Çin ve Rusya başta olmak üzere büyük devletlerin katkı paylarını ödememesi yüzünden barış operasyonlarının sahadaki etkisi zayıflıyor.

Bu tablo devam ederse kalıcı barış ihtimali tehlikeye girecek.

Kadınlar Barışı Nasıl Koruyor?

Uzun süreli iç savaşların yaşandığı 14 ülke üzerine yapılan çalışmalar, önemli bir gerçeği ortaya koydu:
Kadın örgütleri ve BM birlikte hareket ettiğinde, barış anlaşmaları çok daha uzun süre ayakta kalıyor.

  • 286 barış anlaşması üzerinde yapılan istatistiksel analiz:
    ✅ BM öncülüğü + kadınların dahil edilmesi = anlaşmanın 5 yıldan uzun yaşama ihtimali ciddi seviyede artıyor

  • Filipinler Mindanao bölgesi, Burundi, Liberya, Sierra Leone ve Fildişi Sahili üzerine saha araştırmaları:
    ✅ Kadınların dahil edilmesi, barış süreçlerinin toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlıyor
    ✅ Kadın örgütleri, yerelde gerilim yükseldiğinde erken uyarı mekanizmaları oluşturuyor
    ✅ Barışın yalnızca siyasi değil toplumsal zeminde de kök salmasına katkı yapıyor

Örneğin Burundi’de 2000’de Unifem tarafından kurulan kadın konferansı, barış anlaşmasına kadın ve çocukların ekonomik ve sosyal hayata dönüşünü garanti altına alan hükümler yerleştirilmesini sağladı.

Liberya’da kadınların öncülüğünde kurulan “barış kulübeleri”, çatışma sonrası toplumda arabuluculuk, diyalog ve bilgi paylaşımı merkezleri haline geldi.

TÜRKİYE: Kadınların Barış Mücadelesi ve Toplumsal Hafıza

1325 sayılı kararın temel vurgusu kadınların barış yapıcı, uzlaştırıcı ve hafıza taşıyıcı güçleri olduğuydu. Türkiye’de de benzer rolü üstlenen çok güçlü hareketler var:

Cumartesi Anneleri

İstanbul Galatasaray Meydanı’nda 1995’ten bu yana kaybedilen yakınlarının akıbetini soran kadınlar, yalnız Türkiye’de değil dünyada da barış ve hakikat mücadelesinin sembollerinden biri oldu.
Cumartesi Anneleri;

  • Toplumsal hafızayı diri tuttu

  • Şiddetsiz direnişin en uzun soluklu örneğini verdi

  • Yargısız infazlar, zorla kaybetmeler ve devlet şiddetiyle yüzleşme mücadelesi yürüttü

Birçok uluslararası kurum tarafından “barışçıl adalet talebinin en görünür temsilcileri” olarak tanımlandı.

Adana Kadın Platformu, Pervin Buldan’a yönelik cinsiyetçi ve ırkçı söylemleri protesto etti
Adana Kadın Platformu, Pervin Buldan’a yönelik cinsiyetçi ve ırkçı söylemleri protesto etti
İçeriği Görüntüle

Barış Anneleri

50 yılı aşan çatışmalı dönemde evlatlarını kaybeden, yaralanan veya cezaevlerinde olan kadınlar, yıllardır şiddetsiz çözüm, diyalog ve müzakere çağrısı yapıyor.
Barış Anneleri;

  • Yürüyüşler yaptı

  • Ateşkes çağrıları ve müzakere süreçlerinde etkin rol üstlendi

  • “Analık kimliği üzerinden suçlanan değil, barış talep eden aktörleriz” diyerek toplumsal barışın kurucu gücü olduklarını gösterdi

Türkiye’de barış mücadelesinin hafızasında kadınlar –kimi zaman meydanlarda, kimi zaman cezaevleri önünde, kimi zaman hayatını kaybetme pahasına– sürekli olarak adalet, hakikat ve barış talep etti.

Bu iki hareket, 1325 sayılı kararın ruhunu taşıyor:
Barışın masa başında değil, toplumun vicdanında kurulduğunu gösteriyor.

Sonuç: Barış ancak kadınlarla sürdürülebilir

Araştırmaların ortak sonucu net:

  • Kadınlar karar mekanizmasında olduğunda barış uzun ömürlü oluyor

  • Kadın örgütleri yerelde barışı ayakta tutan sosyal ağlar kuruyor

  • BM öncülüğü finansal ve diplomatik güç sağlıyor

  • Bu iki unsur bir araya geldiğinde çatışma yeniden patlak verme ihtimali keskin şekilde azalıyor

Ancak fon kesintileri, militarist politikalar ve kadınların karar süreçlerinden dışlandığı her durumda barış risk altına giriyor.

Bugün dünya liderleri BM Genel Kurulu’nda barış mesajları vermeye devam ediyor.
Fakat gerçek bağlılık şunu gerektiriyor:

✅ Kadın barış savunucularını güçlendirmek
✅ Yerel kadın örgütlerine finansal ve siyasi destek sağlamak
✅ 1325’in sadece kâğıt üzerinde değil, sahada uygulanmasını sağlamak
✅ Barış müzakerelerinde kadınların zorunlu katılımını güvenceye almak

Çünkü 25 yıllık tecrübe bize tek bir şeyi kesin olarak gösterdi:

Barışı inşa eden de sürdüren de kadınlardır. Onlar olmadan hiçbir barış kalıcı değildir.

Muhabir: Güven BOĞA