Güzel şeyler yazacağımı düşününler şuandan itibaren okumaktan vazgeçebilir. Bu öyle bir sevgi günü değil. Bu sevgisizlikle ilgili bir şey, bu kırılmakla ilgili, bu bir yalanla ilgili pardon yalanlarla ilgili bir şey, birazda kandırılmak bunca yaşımıza yaşanmışlığımıza rağmen… Ne diyordu Halikarnas Balıkçısı: “İyi insanlar kırıldıkları zaman sevmeyi bırakmazlar, göstermeyi bırakırlar.” Bence sevmeyi de bırakmalı insan, hatta sizi üzen ne varsa bu sevgi gününde geriye bakmadan neden diye sorgulamadan, hemen şimdi bırakmalısınız. Hani yeni bir yere taşınırken götürmeyeceklerinizi ayıklamak gibi tek tek seçin… Şimdi yol alacağınız hayatta; aklınızla dalga geçen, kalbinizi yalanlarla besleyen, sensiz ölürüm diyenlerden eksilterek yola devam edin. Merak etmeyin kimse de ölmüyor aşktan, bunların hepsi aşksızlıktan…!

Mesele sadece yalanlarda değil, mesele buna kendilerini bile inandırmış olmaları, o yüzden film vizyondan bir türlü inmiyor. Öyle çok rollerine kaptırmışlar ki kendilerini görseniz sırılsıklam âşık! Ama filmin sonunda herkes anlıyor kim suçlu kim katil. (kim yalancı) Her hikâyede mutlu sonla bitmiyor malum. Mesele hayatının geri kalanını nasıl yaşamak istediğinle alakalı. Yanında olmayanı salla gitsin, sensiz ölürüm diyeni de, yaşayamam, nefes alamam, hayatımın anlamı olmaz diyeni de hatta çek vur. Çünkü sensiz ölmüyorlar hani benden söylemesi. Yani boş vermeyi öğrenmeli insan, hayatınızdaki herkesin siz ölene kadar sizinle kalması gerekmiyor. Duraklar bu yüzden var! Hayat; tek bir varış noktasından ibaret değil. Öğretiyor insan! Kimsenin egosuyla bahanesiyle ilgilenmeyin, yanınızda olmak isteyen her türlü yanınızda olur, olmak istemeyende mutlaka bir bahane bulur. Şu saatten sonra bittiği için üzüleceğiniz tek şey en sevdiğiniz şarkı olsun, onu da başa sarıp yeniden dinlersiniz nasılsa…! Size hak etmediğiniz şekilde davranan insanları bir kutuya kaldırıp sizden çok uzağa kargo yapın. İade edilmesin diye gönderici bilgilerinizi bile saklı tutun. Baktınız olmuyor GÖMÜN… Eskiden kasalar bankalar yokken altınlar değerli eşyalar toprağa gömülürdü ya, size verdiğini sandığınız değeri de alıp birlikte gömün lakin asla sulamayın yeniden yeşermesin diye umutsuzluklar. Ve sonra kendinizi hatırlayın, yalnız kalışlarınızı, her gece tek başına yastığa sarılarak uyuduğunuzu ve yanaklarınızın nemden rutubet koktuğunu. O sizi düşünmüyorken hala onunla yaşadığınızı! Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir. İnsan kendine inanmalı sadece. Kimse yokken sen vardın, herkes varken yine sen vardın ve şimdi yine varsın. İnsan nasıl bir varlık ki her şeye alışıyor, buna da alışırsın diyor kafa doktorları. Kendini üzmekten vazgeç, sende biliyorsun ki ne yaşandıysa yaşandı ne kadar üzüldüysen üzüldün ama hepsi geçecek sadece yürümeye devam et. Becerebilirsen kırıp dökmeden, beceremezsen ayakkabılarını eline alıp sessizce devam et, baktın olmuyor tüm gücünle fırlat alnının ortasına ayak izlerini!

Denildiği gibi herkesi geleceğe götüremezsin bazıları geçmişte kalmalı. Bırakmayı öğren, toplamayı değil. Sizi böyle bir günde yalnız bırakanları, olması gerektiği zamanlarda yanınızda olmayanları, seviyorum deyip yalan makinasında birinci olanları yollayın gitsin. Çünkü “SEVGİ, gitmek için sebep bulduğun halde bile kalmaktır.” O yüzden “Birinin size sizi sevmediğini iki kez öğretmesine izin vermeyin.”

Gülay MORGÜL