Bristol Üniversitesi Anatomi Profesörü Michelle Spear’ın bilimsel çalışmasına göre küfür, basit bir öfke boşalması değil; beynin derinliklerinden gelen, acıyı azaltan ve stresi düzenleyen evrimsel bir savunma refleksi.
Ayağınızı yatağın köşesine çarptığınız anı düşünün. Acıyı tam olarak idrak etmeden önce ağzınızdan yüksek, sert ve neredeyse rahatlatıcı bir kelime çıkar. Bu tepki, görgü kurallarının ihlali değil; insan bedeninin milyonlarca yıllık bir hayatta kalma mekanizması.
Bristol Üniversitesi Anatomi Profesörü Michelle Spear tarafından kaleme alınan bilimsel makale, küfür etmenin beyin ve otonom sinir sistemiyle doğrudan bağlantılı olduğunu ve acı ile stresle baş etmede önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor.
Küfür bilinçli değil, refleksif
Günlük konuşma büyük ölçüde beynin düşünme merkezi olan kortekste şekillenirken, küfür çok daha eski bir ağdan, limbik sistemden kaynaklanıyor. Bu sistem; duygular, hafıza ve hayatta kalma tepkilerini yönetiyor. Özellikle amigdala (tehlike alarmı) ve bazal gangliyonlar, bilinç devreye girmeden önce beyin sapına hızlı sinyaller gönderiyor.
Bu nedenle küfür, düşünmeden çıkar; çünkü amaç düşünmek değil, bedeni ani şok ve acıya karşı korumak.
Vücut topyekûn harekete geçiyor
Küfür anında otonom sinir sistemi devreye giriyor. Kalp atışı hızlanıyor, kan basıncı yükseliyor, kaslar geriliyor. Diyafram ve göğüs kasları ani bir kasılmayla havayı gırtlaktan patlayıcı biçimde dışarı atıyor. Ter bezleri aktifleşiyor, deride elektriksel değişimler meydana geliyor.
Aynı anda beynin derinliklerinde hipofiz bezi ve periaqueduktal gri madde, vücudun doğal ağrı kesicileri olan endorfin ve enkefalin salgılıyor. Bu kimyasallar hem ağrıyı azaltıyor hem de kısa süreli bir rahatlama hissi yaratıyor.
Bilimsel kanıtlar: Acı eşiği gerçekten yükseliyor
2024’te yapılan kapsamlı bir inceleme, küfür eden kişilerin nötr kelimeler kullananlara kıyasla ellerini buzlu suda daha uzun süre tutabildiğini gösterdi. Aynı yıl yayımlanan başka bir çalışmada ise küfür etmenin belirli görevlerde fiziksel gücü artırdığı tespit edildi.
Araştırmacılara göre bu etki sadece psikolojik değil; bedensel uyarılmanın doğal ağrı kontrol sistemlerini aktive etmesiyle ortaya çıkıyor. Özellikle küfür etmeye alışık olmayan kişilerde etkinin daha güçlü olması, duygusal yük ve yenilik etkisinin önemini gösteriyor.
Stresi yükseltip sonra hızla düşürüyor
Küfür, ani stres anlarında salgılanan adrenalin ve kortizolün bedende hapsolmasını engelliyor. Çalışmalar, küfürün stresi kısa süreli artırdığını ancak ardından vagus siniri aracılığıyla kalp ritminin daha hızlı normale döndüğünü ortaya koyuyor. Bu da kaygı, uyku bozukluğu ve uzun süreli gerginlik riskini azaltabiliyor.
Evrimsel bir miras
Anatomik açıdan küfür; bağırma, gülme ve nefes nefese kalma gibi refleksif ses eylemleriyle aynı aileye ait. Diğer primatların tehdit altında çıkardığı keskin sesler de, insanlarda küfür sırasında aktive olan orta beyin bölgelerini harekete geçiriyor.
Sonuç: Ahlaki zayıflık değil, biyolojik refleks
Michelle Spear’a göre küfür, zihinle beden arasında bir köprü kuruyor. Doğru anda ortaya çıktığında, sinir sisteminin kendini ifade etme biçimi haline geliyor. Yani ara sıra ağzımızdan çıkan o sert kelime, ahlaki bir zaaf değil; evrim boyunca şekillenmiş ilkel ve koruyucu bir refleks.




