Dünyanın en köklü partilerinden biri olan SPD'nin kongresi, partinin içinde bulunduğu zorlu süreçleri bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Neoliberal politikaların SPD'yi iktidar kaybına uğratmasının yanı sıra, partiyi sermayenin temsilcisi konumuna ittiği de açıkça görülmektedir. Sağa kayan, kimliğinden uzaklaşan ve ilkelerinden saparak tutarsız bir politika izleyen "sosyal demokratlar," geçmiş hatalarından ders çıkarmakta zorlanmanın ötesine geçemiyorlar. Aksine, yeni hatalara imza atmaktan çekinmiyorlar.

Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Kongresi: Köklü Bir Partinin Röntgeni çekmek gerekirse. Dünyanın en eski ve köklü partilerinden biri olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdiği kongre ile gündeme geldi. Eşbaşkanlar Saskia Esken ve Lars Klingbeil'in yeniden seçildiği kongrenin ana teması "Almanya. Daha İyi, Daha Adil" olarak belirlenmişti.

SPD'nin 1863 yılında kurulması ve 160. yılını kutlamasıyla öne çıkan kongre, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Almanca bir konuşma yaparak katılmasıyla daha da önem kazandı. Kongre, SPD'nin tarihine ışık tutan kapsamlı bir değerlendirme sunarak, partinin içinde bulunduğu zorlu süreci masaya yatırdı. Tartışma başlıkları, sunumlar, alınan kararlar ve belirlenen yeni yönelimler, "sosyal demokratlar"ın karşılaştığı sorunları gözler önüne serdi.

SPD Kongresi, sadece Almanya'nın değil, aynı zamanda dünyanın da en eski ve köklü partilerinden birinin iç dinamiklerini anlamak adına önemli bir fırsat sundu. Partinin geleceğine dair alınan kararlar ve belirlenen politika yönleri, sosyal demokrat geleneğin nasıl bir evrim geçirdiğini ve hangi yönde ilerlemeye çalıştığını göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

26 Eylül 2021 tarihinden bu yana iktidarda olmalarına rağmen, sosyal demokratlar uzun bir süredir "kimlik" kriziyle boğuşuyor. Partinin siyaset yapma tarzı ve genel kimliği üzerindeki tartışmalar giderek artıyor. Parti içindeki farklı kanatlar arasındaki rekabet, "realist-pragmatist" kanadın etkili olmaya çalıştığı bir ortamda, parti gemisinin daha fazla sağa yönelmesine neden oluyor.

Angela Merkel liderliğindeki dört dönemlik CDU/CSU iktidarının üç döneminde "koalisyon ortağı" olmanın getirdiği sağa kayma, sosyal demokratları temelden etkilemiş durumda. Bu durum, Hristiyan Demokratlar'ın yerine geçme çabasının etkisiz olmasıyla birleşince işler sarpa sarmış durumda. Kamuoyu araştırmaları, SPD'nin aşırı sağcı AfD'ye geçildiğini ve parti oy oranlarının yüzde 14'lere kadar düştüğünü gösteriyor.

Düşen oy oranları, koalisyon içindeki çatlamalar, eleştirilen savaş politikaları, bütçe açığı gibi sorunlarla birlikte, kongrede yapılan "umutlu" konuşmalar ve birbirlerine yapılan "övgüler" dikkat çekiyor. Bazı yayın organları "Olağan kurultayda sosyal demokratlar biraz 'moral' buldu" dese de, birçok gözlemciye göre sosyal demokratlar, "tehlikeli" bir yanılsama içerisinde bulunuyor. Sosyal demokratlar, sağa kayan, kimliğinden uzaklaşan ve tutarlı bir politika izleyemeyen bir çizgide ilerlerken, geçmiş hatalarından ders çıkarmamakla kalmayıp yeni hatalara da imza atmaya devam ediyorlar.


Savaş Politikaları/Militarizm: Sosyal demokratların en büyük hatalarından biri, savaş politikalarındaki tutarsızlık. Geçmişte Birinci Paylaşım Savaşı'na destek veren sosyal demokratlar gibi, bugün de benzer şekilde bir savaşa destek sunuyorlar. Almanya'nın Ukrayna savaşındaki tutumu, kongrede kabul edilen "Geçiş Sürecindeki Dünyaya Sosyal Demokrat Yanıtlar" başlıklı pozisyon belgesiyle meşrulaştırıldı. Bu tutum, sosyal demokratların tarihindeki önemli bir yanlışa işaret ediyor. SPD lideri Scholz, kongrede, hiç kimsenin olmasa bile Ukrayna'nın yanında duracaklarını açıkladı. 2021 seçim programında yer alan "Avrupa'da barış, Rusya'ya karşı değil, ancak Rusya ile birlikte" çizgisi terkedilerek "Avrupa'nın güvenliği için Rusya'nın kontrol altına alınması" yönüne kayıldı.

Neoliberal Politikalar: SPD lideri Scholz, özel görüşmesinde, "Milyonlarca insanı en temel haklarından yoksun bırakan neoliberal anlayışın yerine sosyal demokrat bir ekonomik düzen inşa etmeliyiz" dese de, bu iradeyi gerçekleştirecek bir politika izlemedikleri açıkça görülüyor. SPD, neoliberal politikaların devamı, sermayenin sadık bir destekçisi olarak kendini gösteriyor. Bu durum, SPD'nin adil bir toplum ve gelir dağılımı politikasında başarısız olduğu gerçeğiyle birleşince, bir hayal kırıklığı daha yaşanıyor.

Sosyal demokratlar, mevcut durumlarını düzeltmek ve toplumlarına gerçek anlamda hizmet etmek istiyorlarsa, aslına rücu ederek, köklerine dönme ve sol bir çizgiye sapma yolunu seçmelidirler.

Aslına Dönüş: Sosyal demokratlar, kökenlerine ve temel değerlerine sadık kalarak yeniden bir kimlik bulmalıdır. İlkelerine rücu ederek, sosyal demokrasinin temelini oluşturan adalet, eşitlik ve demokrasi ilkelerini güçlendirmelidirler. Parti içindeki farklı kanatları bir araya getirerek, birlik ve beraberlik içinde hareket etmelidirler.

Sola Sapma: Sağa kayan sosyal demokratlar, toplumlarındaki eşitsizlikleri azaltmak ve adaleti sağlamak için sol bir politika izlemelidirler. Gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek, emeğin değerini artırmak ve sosyal güvenlik sistemlerini güçlendirmek gibi sol politikalar benimsemelidirler. Ayrıca, çevre dostu politikalar ve sürdürülebilir ekonomik çözümler üzerinde de odaklanmalıdırlar.

Sosyal demokratlar, aslına dönerek ve sola saparak, yeniden toplumlarına umut ve güven aşılayabilirler. Bu süreçte, içsel bir dönüşüm yaşayarak, geçmiş hatalardan ders çıkarmalı ve geleceğe umutla bakmalıdırlar.

--

Muratcan IŞILDAK