Alevi Kürt halkının yaşadığı bu coğrafyada binlerce insan öldürülmüş, on binlercesi sürgüne gönderilmiş ve yüzlerce çocuk ailelerinden koparılmıştır.
1937-1938 yıllarında gerçekleşen Dersim Katliamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde uygulanan asimilasyon ve yok etme politikalarının en sert biçimde yaşandığı dönüm noktalarından biridir. Alevi Kürt halkının yaşadığı bu coğrafyada binlerce insan öldürülmüş, on binlercesi sürgüne gönderilmiş ve yüzlerce çocuk ailelerinden koparılmıştır. Bu makale, tarihsel belgeler ve tanıklıklar ışığında Dersim Katliamı’nın soykırım niteliğini ele almakta ve devletin yüzleşme yükümlülüğünü tartışmaktadır.
Tertelenin Sessiz Çığlığı
Dersim halkı, 1937-38 yıllarında yaşanan ve tarihe “38 Kırımı” ya da yerel halkın deyimiyle “Tertele” olarak geçen büyük yıkımı bir halk hafızasına kazınmış kolektif bir travma olarak yaşamaktadır. Ermeni Soykırımı’ndan sonra Türkiye topraklarında yaşanan en büyük katliam olan bu olay, binlerce insanın ölümüne, coğrafyanın insansızlaştırılmasına ve kültürel mirasın sistematik biçimde yok edilmesine yol açmıştır.
Tarihi Arka Plan: Dersim Neden Hedef Alındı?
Dersim, tarihsel olarak merkezi otoritenin denetiminden uzak, özgün inanç sistemine ve kimliğine sahip bir bölge olmuştur. Osmanlı döneminden itibaren bölge, fermanlarla baskılanmaya çalışılmış, Cumhuriyet’le birlikte bu baskılar yeni yasal düzenlemelerle daha sistematik hâle getirilmiştir.
1925 tarihli Şark Islahat Planı, doğrudan Kürt bölgelerinde kültürel, sosyal ve demografik dönüşümü amaçlayan ilk önemli adımdır. Bu plan doğrultusunda 1936 yılında Dersim’i de içine alan 4. Umumi Müfettişlik kurulmuş; bir yıl sonra ise 25 Aralık 1935’te 2884 sayılı “Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Bu kanunla birlikte bölgenin adı “Dersim”den “Tunceli”ye çevrilmiş, hukuki denetim askıya alınarak geniş yetkilerle donatılmış askeri idare tesis edilmiştir.
Katliamın Seyri ve Ölçeği
4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile başlatılan askeri harekâtlar, 1938 yılı boyunca sürdü. Resmî kayıtlara göre 13.160 kişi öldürülmüş, 11.818 kişi batı illerine sürülmüştür. Ancak yerel kaynaklar, gerçek ölü sayısının 70 bin civarında olduğunu ileri sürmektedir. Katliamda kadın, çocuk, yaşlı ayrımı gözetilmemiştir. Özellikle bombalanan mağaralarda diri diri yakılan insanlar ve havadan yapılan saldırılar, bu kıyımın bir soykırım niteliği taşıdığını ortaya koymaktadır.
Ayrıca “Dersim’in Kayıp Kızları” olarak bilinen çok sayıda çocuk asker ailelerine evlatlık verilmiş, bazıları ise zorla asimilasyona maruz bırakılmıştır. Bu çocukların büyük bir kısmının izine bugün dahi rastlanamamıştır.
Seyit Rıza ve Yol Arkadaşlarının İnfazı
15 Kasım 1937’de, 74 yaşındaki Seyit Rıza, 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin ve beraberindeki 5 kişi (bazı kaynaklara göre 11 kişi) hukuki süreçler işletilmeden Elâzığ Buğday Meydanı’nda idam edilmiştir. Bu infazlar, hukukun askıya alındığı, olağanüstü koşulların vahşete dönüştüğü bir dönemin sembolü olmuştur.
Katliam mı, Soykırım mı?
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve çok sayıda hak savunucusu, bu süreci Türk Ceza Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca "soykırım" olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre de Dersim’de yaşananlar, planlı, sistematik ve belirli bir etnik/inanç grubunu hedef alması yönüyle soykırım niteliği taşımaktadır.
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında aktardığı gibi, Dersim’de herhangi bir isyan olmadığı bilgisi, olayın bastırılan bir ayaklanma değil, planlı bir imha politikası olduğunu kanıtlamaktadır.
Geçmişle Yüzleşme ve Talepler
Devletin tarihsel sorumluluğu kabul ederek, yüzleşme yolunda somut adımlar atması gerekmektedir. Bu bağlamda:
-
TBMM bünyesinde “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu” kurulmalıdır.
-
Arşivler tüm kamuoyuna ve üniversitelere açılmalı; fail kişi ve kurumlar açıklanmalıdır.
-
Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalı; itibarı iade edilmelidir.
-
Evlatlık verilen çocukların ve kayıp kızların akıbeti belirlenmeli, aileleriyle buluşturulmalıdır.
-
Dersim ismi, dili ve tarihsel kimliği resmen tanınmalıdır.
-
Doğal, kültürel ve inanç merkezleri koruma altına alınmalı, yerel halka devredilmelidir.
-
HES ve baraj projeleri iptal edilerek bölgenin insansızlaştırılmasına son verilmelidir.
-
Dersim halkından resmî olarak özür dilenmelidir.
Sonuç: Demokratik Gelecek İçin Tarihle Yüzleşmek
2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan ve "devlet adına özür" içeren açıklama, kamu vicdanında karşılık bulsa da, bugüne kadar bu sözleri takip eden hiçbir yapısal ve onarıcı adım atılmamıştır. Oysa ki toplumsal barışın inşası, geçmişle yüzleşmekten geçer. Dersim Tertelesi, hâlâ aydınlatılmamış bir karanlık olarak Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin önünde durmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Dersim 1937-1938, Tertele, soykırım, Seyit Rıza, kayıp kızlar, yüzleşme, hakikat komisyonu, Alevi, Kürt, Türkiye tarihi
Kaynakça:
-
İnsan Hakları Derneği (İHD). (2023). Dersim Soykırımı ile Yüzleşmek!. Erişim adresi: https://www.ihd.org.tr/dersim-soykirimi-ile-yuzlesmek/İHD
-
Tunceli EMEK Gazetesi. (2024). 87 Yıl Önce İdam Edilen Seyit Rıza ve Beraberindekiler Anıldı. Erişim adresi: https://www.tunceliemek.com.tr/haber/22371882/87-yil-once-idam-edilen-seyit-riza-ve-beraberindekiler-anildiTunceli EMEK Gazetesi
-
BirGün Gazetesi. (2010). Dersim’in Kayıp Kızları. Erişim adresi: https://www.birgun.net/makale/dersim-in-kayip-kizlari-10931birgun.net
-
Milliyet Gazetesi. (2012). İşte Dersim Sürgün Listesi. Erişim adresi: https://www.milliyet.com.tr/gundem/iste-dersim-surgun-listesi-1534295Milliyet+1dersimtv.net+1
-
Agos Gazetesi. (2012). Devletin Dersim Kayıtları. Erişim adresi: https://www.ag