YOZLAŞMA ATLASI - Tarihten Geleceğe İnsan ve Yönetim - 10. YAZI
İLERLEME SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?
MS395 yılında Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılan Roma İmparatorluğu’ndaKavimler Göçü nedeniyle büyük baskı uygulayan Ostrogot, Vizigot ve Vandallar’ın saldırıları karşısında daha fazla dayanamayan Batı Roma İmparatorluğu MS 476’da tarihin karanlık ve tozlu sayfalarına gömüldü.
İstilacılar Roma’nın varlıklarını yağmaladı ancak yaşam düzen isterdi; bu nedenle o dönem hızla yayılan Hıristiyanlık daha da hızlı bir şekilde büyümeye ve kurumsallaşmaya başladı.Bu çatı altında güçlü monarşik yapılar altında Orta Çağ’a ait vassal-serf ekonomik yapılanması oluştu,en tepede ise Papalık vardı.Hıristiyanlık, Skolastik felsefesi ile Avrupa’daki kaosu sona erdirmiş ve bir düzen getirmişti; böylece Avrupa 800 yıl kadar sürecek karanlık çağa girdi veiçine kapandı.
Her Şey Bir Kitapla Başladı…
İtalya’nın kuzeyinde bulunan Padova Üniversitesi’nde bir rahip gece vakti mum ışığında dini bir eseri okurken sayfayı çevirdiğinde sayfadaki yazıların altında başka yazılar olduğunu fark etti ve merakla bunun ne olduğunu araştırmaya başladı.Ortaya çıkan eser Romalı siyaset adamı, düşünür ve avukat olan Cicero’nun bir eseriydi.Kâğıt çok değerli olduğu için antik Yunan ve Roma eserlerinin üzerine yazma tekniği ile dini eserler basılmıştı.
Ve bundan sonra bütün üniversite ve manastır kütüphanelerinde bulunan eski eserler kurtarıldı. İnsanlar tekrar seküler düşüncelerle tanıştı.13.yüzyılda aydınlanmanın kapısını açan Erasmus, Petrarcave Dante ile başlayan Rönesans ve Reform süreçleri ile gelişen Hümanizm akla ve bilime dayanan seküler bakış açısı ile insanlara daha dinamik ve gelişmeye açık bir yapı sundu.
Pandemi Etkisi (Kara Ölüm) ve Sosyal Yapı Nasıl Değişti?
Veba, Asya limanlarından dönen yelkenli gemilerde pireler tarafından taşındı ve uygun sağlık koşullarının olmamasından dolayı hızla yayıldı: o zamanlar yaklaşık 4,2 milyon olan İngiltere nüfusu hıyarcıklı veba nedeniyle 1,4 milyon insanı kaybetti. Floransa'nın nüfusu 1347 yılında neredeyse yarı yarıya azaldı. Nüfusun azalmasının bir sonucu olarak işçi sınıfının değeri arttı ve halk daha fazla özgürlüğün tadını çıkarmaya başladı. Artan işgücü ihtiyacına cevap vermek için işçiler ekonomik olarak en uygun konumu aramak için seyahat ettiler.
Veba nedeniyle yaşanan nüfusun azalmasının ekonomik sonuçları oldu: 1350 ile 1400 yılları arasında Avrupa'nın çoğu bölgesinde gıda fiyatları düştü, arazi değerleri %30-40 oranında azaldı.Arazi sahipleri büyük bir kayıpla karşı karşıya kaldı ancak sıradan erkekler ve kadınlar için bu beklenmedik bir şeydi. Vebadan kurtulanlar, yalnızca yiyecek fiyatlarının daha ucuz olduğunu değil, aynı zamanda toprakların da daha bol olduğunu keşfetti ve birçoğuna da ölü akrabalarından mülkler miras kaldı.
Hastalığın yayılması, yoksul bölgelerde çok daha yaygındı. Salgın şehirleri, özellikle çocukları harap etti. Veba, bitler, temiz olmayan içme suyu, ordular veya kötü sağlık koşulları nedeniyle kolayca yayıldı. Tifüs ve doğuştan frengi gibi birçok hastalık bağışıklık sistemini hedef alarak küçük çocukları mücadele şansından mahrum bıraktığı için en çok çocuklar etkilendi.
Rönesans Ne Getirdi?
Orta Çağ ve Reform arasındaki tarihsel dönem olarak bilinir. 15-16. yüzyıl İtalya'sında Batı ile klasik İlk Çağ (Eski Roma ve Yunan Eserlerinin incelenmesi) arasında güzel sanatlar, bilim, felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, Antik Yunan filozoflarının ve bilim insanlarının çalışmalarının çeviri yoluyla alındığı, deneysel düşüncenin canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın icat edilmesiyle bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve kökten değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Bu çağ, uzun süredir geriye düşmüş olan Avrupa'nın ticaret ve Coğrafi Keşifler'le yükselişinin öncüsü olmuştur. İtalyan Rönesansı bu dönemin başlangıcındaki sanatsal ve bilimsel gelişmeyi ifade eder. “Rönesans” sözcüğü ilk kez İtalyan sanatçı Giorgio Vasari’nin1550 yılında basılan Vite adlı eserinde kullanılmıştır. Birincisi İlkçağ'daki klasik metinlerin yeniden keşfi, öğrenimi, sanat ve bilimdeki uygulamalarının belirlenmesidir. İkincisi ise bu entelektüel etkinliklerin sonuçlarının Avrupalılık kültürünü genelde güçlendirmesidir. Bu yüzden Rönesans'tan bahsederken iki ayrı ancak anlamlı yoldan söz edilebilir: Klasik öğrenmenin ve bilimin İlk Çağ metinlerinin yeniden keşfiyle yeniden doğması ve genel anlamda bir Avrupalılık kültürünün yeniden doğuşu. Bu dönemde, Raphael Sanzio ve Michelangelo gibi birçok ressam mevcuttur.
Rönesans döneminin yaratıcılığının esas yürütücü gücü, en kârlı ticaretin hangi alanda olduğunu araştıran ve elde ettikleri zenginlikleri sanat ve endüstri yeniliklerine yatıran tüccarlardır. Rönesans; Floransa, Venedik, İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük kent-devletlerinde ya da metropollerde doğmuştur.
Rönesans üzerinde derin araştırmalar yapan Burkhard “Rönesans insanın keşfedilmesidir” der. Gerçekten de Orta Çağ Avrupa'sında insanın hiçbir değeri yoktu. Engizisyon mahkemeleri, çoğu kez yalnızca servetlerini ele geçirebilmek için haksız yere ölüm kararları veriyor;papazlar çeşitli çıkarlar karşılığında günahları bağışlıyor hatta cennetten yerler satıyordu. Mantık ve insanî temeller kaybolmuştu. Dünya'nın döndüğü kanısına varan Galileo Galilei ve daha pek çok düşünür, bilim insanı çeşitli işkenceler görmüş pek çoğu öldürülmüştü. Rönesans, bilim ve teknolojideki ilerlemenin yanı sıra insan ve doğa sevgisini de beraberinde getirdi. Rönesans'ın öncüleri, sanat eylemlerinin yanı sıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye de önem verdi. Resim ve betimleme anlayışı gelişti. Mimaride Gotik bırakılarak Barok ve Rokoko üslubu geliştirildi. Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, yalınlık ve doğallıktı.
İtalya'da başlayan hareket kısa zamanda tüm Avrupa'da yayıldı. Rönesans daha çok Fransa'da sanat; Almanya'da dinî tablo ve resimler; İngiltere'de edebiyat; İspanya'da resim ve edebiyat alanında gelişti. İtalya'daki Rönesans hareketinde eski Yunan ve RomalıedebiyaçılardanTacitus, Domosten, Platon, Cicero ve Vergilius’un eserleri yeniden ortaya çıkarıldı.
Reform
Katolik Kilisesi'nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşması, siyasetle ve dünyevi etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamının tepkisini çekmiş ve Reform hareketlerine yol açmıştır. Reform hareketleri önce Almanya'da, sonrasında ise Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde etkili olur.Bu reform hareketi Hıristiyanlığın yeni ve büyük üç mezhebinden Protestanlığın oluşmasını sağlamıştır.
Reform hareketinin önderi Cermen kökenli teolog ve filozof Martin Luther'dir. Luther'in kaderi kendinden önce ortaya çıkan ve sapkın olarak ilan edilip yakılan reformcular gibi olmamıştır. Büyük bir başarı yakalamış ve Avrupa tarihinin akışını değiştirmiştir. Bu dönemde Almanya, Papalık tarafından sömürülüyordu. Bundan dolayı İtalya'ya büyük bir nefret duyuluyordu.
Martin Luther Roma’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Papa’nın Hıristiyanları kandırdığını, haksız olarak zevk ve lüks içinde bir hayat yaşadığını fark etti. Luther bu durumu gördükten sonra Hıristiyanlığın amacına dönmesi gerektiğini söyledi ve Roma Kilisesi’ne (Katolikliğe) karşı oluşacak büyük bir hareketin temellerini attı. Böylece Luther on yıl içinde kendisini ilk “Protestan”isyanının başında buldu.
Bir rahibin Almanya'da affedilme sertifikaları (endüljans) satmaya başlaması ise bardağı taşıran son damla oldu. Bu sistem Papalık’ın kasasına büyük gelir sağlıyordu. Bu duruma Luther'in yanı sıra Saksonya Elektörü de büyük tepki gösterdi. Endüljans satan rahip bölgeden sürüldü. Luther, ilk kez bir eylemle Katoliklere meydan okuyarak hükümdarının izlediği siyaseti destekliyordu.
Martin Luther, 31 Ekim 1517'de Wittenberg Kalesi Kilisesi'nin kapısına bu affedilme sertifikalarına karşı fikirlerini içeren95 maddeden oluşan bildiriyi asarak “Protestan Reformu” hareketini resmen başlattı. Luther bu metni hazırlarken daha önce reform hareketine girişmiş isimlerin görüşlerinden etkilenmişti. Kitâb-ı Mukaddes'in farklı dillere çevrilmesi ve matbaanın bulunup halk tarafından da okunabilir hale gelmesiyle, insanlar kilisenin doktrinlerinin yanlış ve yobaz olduğunu düşünmeye başlamıştı. Martin Luther astığı protesto metninde özellikle endüljansa karşı çıkar. Bu bildiri Papalık tarafından hiç de hoş karşılanmaz. Luther, sonuçta aforoz edilmesine kadar ilerleyecek olan bu süreçte birçok tartışmayla yüz yüze kalır. Almanya'da Luther'i savunanlar olduğu gibi ona karşı çıkanlar da vardı, Almanya ikiye bölünmüştü. Bu bölünmenin beraberinde de 1522-1525 yılları arasında Şövalyeler Kavgası ve Köylüler Savaşı adı altında iki büyük olay meydana geldi.
Hıristiyanlık, Katoliklik ve Ortodoksluk’tansonraProtestanlıkadında yeni bir büyük mezhebe daha sahipti artık. Luther de bu mezhebin kurucusu olarak tarihe geçti.
Martin Luther eğitimin laikleşmesini de istedi. Eğitimin yararlarını hararetle savunurken "İyi okullar hayattaki tüm doğru davranışların çiçek açtığı bir ağaçtır ve ağaçların çürümesi durumunda dinde ve tüm sanat kollarında körelme kaçınılmazdır"] ifadesiyle okulların ve okumanın sivil hayatta büyük bir aydınlık kaynağı olduğu düşüncesini söze dökmüştür.
Demokrasi Geliyor
1711 İngiliz Püriten Devrimi, 1779 Virginya Haklar Bildirgesi ve 1789 Fransız İhtilali dünyaya yeni bir form getirmişti.Çağdaş demokrasilere giden yolda parlamentolar öne çıkmaya başlamıştı.Köleliğin kaldırılması, tüm vatandaşların yasa önünde eşitlik sağlanması, kuvvetli güçler ayrılığı kurumlarından olan yargının önce kiliselerin daha sonra monarkların denetiminden çıkarak yasa önünde eşitliği sağlaması önemli atılımlardı.
Bu devrimlerle büyüyen burjuvazi yönetimide ele geçirmiş ve kapitalizm ve emperyalizm daha çok kazanmak ve daha çok sahip olmak istiyordu.1800’lü yıllar kimya ve biyolojide altın yıllar olarak anıldı, üst üste gelen buluşlar çığır açıyordu.Önce buhar kazanları ve içten yanmalı motorlar ve buna bağlı gelişen tarımsal mekanizasyon bambaşka bir forma evrilişin sesiydi.Hemen arkasından 20. yüzyılın başında I.Dünya Savaşı patladı ve kapitalist ve emperyalistler bir paylaşım savaşına girdi.Bu savaşta da her şey mübahtı, yeni buldukları kimyasal ve biyolojik silahların hepsini kullandılar.Bu arada sahneye sosyalistler çıktı.1917 Rus Devrimi, I.Dünya Savaşı’nın uzantısı olarak yaşanan II.Dünya Savaşı, Nazizm ve faşizm ve atom bombaları.
İlerlemenin Felsefesi
Orta Çağ (karanlık çağdan) çıkışımızın başladığı1200 yılından bu yana insanlığın yolunu aydınlatan, insanlığa yol gösteren temel bir felsefe vardır, bu da “hümanizm”dir.
Kanunların ve toplum kurallarının düzenlenmesinde Tanrı'nın değil insan aklının esas alındığı rasyonalizm ile ampirizme odaklanan hümanizm, insanlığı bireyleri teşvik etmek ve geliştirmekten sorumlu olarak gören ve insan refahı, özgürlük, özerklik ve ilerlemeyi vurgulayan dini olmayan, seküler bir harekettir. Hümanistler insan haklarını, ifade özgürlüğünü, ilerici politikaları ve demokrasiyi savunur ve dinin ahlak için bir ön koşul olmadığına inanırlar.
Günümüzdeki teknolojik ilerleme başımızı döndürüyor ancak bu sadece 800 yıldır ivmelenen gelişmelerin üstel ilerlemeye dönüşmesi sonucunda gelişmiş bir durumdur.
Orta Çağ karanlığından çıkış halen sürmektedir, bilimde ve teknolojideki bu üstel ve nicel artış sadece bilinenin bulunması ve keşfine dayanmaktadır.
Teknoloji alanındaki gelişmeler bizi lütfen yanıltmasın, bir form değişikliği henüz söz konusu değildir.İnsanoğlu var olan sınırlı kaynakları ile en sonuna kadar gitmeye çalışıyor.
Dizi yazımızda dayandığımız Polibios’unAnaklosisyönetsel döngüsünü henüz aşabilmiş değiliz ya da karbon bazlı yaşama alternatif bir patern getiremedik, yapay zekâ konusunda mikro çip teknolojisi 3 veya 2 nanometrelik yokluk-hiçlik denklemine doğru hızla ilerliyor bu noktadan sonra mikroçip teknolojisini aşamadığımız takdirde teknolojik ilerleme durma noktasına gelebilir.Uzayda zaman engeli hâlâ aşılamayan bir denklem olarak duruyor, daha güçlü teleskoplar ve uzay sondaları ile sadece var olanı keşfedebiliyoruz.Bulduğumuz her karadelik bir soru işareti olarak duruyor.
Geldiğimiz noktada ulus devlet kavramı aşılamadığı sürece askeri harcamalar nedeniyle kaynakların büyük bölümü bilim, sanat ve insanın gelişimi yerine savaş makinelerine harcanmaktadır.
Hıristiyanlık büyük oranda sekülerizmi ikame etmiş ama İslamiyet bu aşamaya henüz gelememiştir.
Hümanizm,Çağdaş Demokrasi ve Ölümlülüğümüz
İnsanlık 13. yüzyılda açtığı yolda ilerlemeye, gelişmeye devam ediyor. Hümanizm yolumuzu aydınlatacak değerler bütünü olarak elimizdedir.Yönetsel olarak ise çağdaş parlamenter demokrasi bütün yozlaştırmalara rağmen geçerliliğini korumaktadır.Tarihin bir noktasında herhangi bir ülkede demokraside yozlaşma başlarsa bu yozlaşma anaklosis döngüsüne göre geri yerine oturacaktır.
İnsanlığın değerler bütününe, yaşama ve yaşam pratiklerine katması gereken bilgelik, adalet, cesaret, ölçülülük ve sabır gibimutlak erdemler vardır.
İnsanlık onuruna yaraşır bir yaşam için erdemlerle taçlandırılmış bir yaşam sürmek gerekiyor.Yaşam döngüden ibaret bir form, kuşaklar belirli bir düzen içerisinde dönemlerini yaşayarak alt kuşaklara yerini devrediyor.Bu süreklilik içerisinde yeryüzünde bulunan nimetlere kapılmamak, yaşam döngüsündeki gerçekleri kabul etmek, yaşam dönemi içerisinde insanlığa olumlu bir katkı koyabilmek, akıl bilim ve bilgelikle hayat sürdürebilmek ve bu hayatı erdemlerle bezeyebilmek büyük önem taşıyan bir gerçek.
Her ne kadar bazıları kendisini çok fazla kaptırıp Kadim Roma İmparatorluğu’nun yenilmez komutanlarının kulaklarına fısıldattığı “Memento Mori” (Öleceğini hatırla) ilkesini unutsa da unutmayalım ki paranın çok fazlasını kasalar almaz, saklayamazsınız;gayrimenkulün fazlasını denetleyemez ve kontrol edemezsiniz; işin fazlasını kaldıramazsınız.
Akıl,bilim ve bilgelikle örülmüş, erdemlerle bezenmiş onurlu bir yaşam; sağlıklı ve dengeli sosyal ağ; pozitif geliştirici dostlar,başka ne isteyebilir ki insan!
Not 1: Bu yazı çalışmasında NotebookLM ve ChatGPT yapay zekâ uygulamalarından yararlanılmıştır.
Not 2: Tavsiye edilen kitaplar:
- İktidar ve Teknoloji / Daron Acemoğlu &Simon Johnson
- Neksus /Yuval Noah Harari
- Tarihin Sonu ve Son İnsan / Francis Fukuyama