Ülke, siyasi iktidara teslim olmuş, ölü toprağı serpilmiş bir durumdayız. Yeniden ayağa kalkmak, örgütlü toplum olmak, ses vermek, direnç sergilememiz gerekiyor

"Elbette yeni gelen Vali Yavuz Selim Bey’in uygulanmalarının takipçisi olacağız. Anayasal hakların kullanımını kısıtlayıp, ortadan kaldıracak mı yoksa anayasa ve uluslararası sözleşmeler ve hukukla kendisini bağlı mı sayacak? İzleyerek, yaşayarak göreceğiz."

Güzel bir hafta sonu geçirmenizi dilerim. Ancak bunaltan sıcaklarda, nerde olursanız olun pek de güzel geçmiyor günler. Ayrıca ülkenin içinden geçtiği sosyal, siyasal, ekonomik kriz ortamında sevinebileceğimiz bir açıklama, haber, gelişme de yaşanmıyor. Olumsuzlukların daha da ağır bastığı süreçte, umudumuzu ve mücadele azmimizi yitirmeksizin yazmaya, anlatmaya devam edeceğiz. Yazı dizimizi, bugün sonlandırıyoruz. 5 Ağustos 2023 ‘deki valilik yasaklaması, polis müdahalesi ve gözaltılardan sonra İnsan Hakları Derneği Adana Şubesinin 12 Ağustos ve 19 Ağustos tarihli çağrısı, yine yasaklama, yine polis şiddeti ve gözaltılara ilişkin gözlemlerimizi, siyasi iktidarın temel hak ve özgürlüklere yaklaşımını, bakan, vali değişiklikleri olunca zihniyet ve uygulamada değişiklik olmadığına ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. İnsan Hakları Derneği Adana Şubesinin, adalet ve hakikat arayışının adresi olan Galatasaray Meydanının, Cumartesi Annelerine ait olduğu, haftalardır anayasal haklarına hukuka aykırı müdahale yapılıp, yasaklama getirildiği, annelere polis şiddetinin her türlüsünün uygulandığı, hak arayışı ve adalet mücadelesindeki bu insanlara sahip çıkılması, destek olunması ve dayanışmanın sergilenmesi amacıyla 12 Ağustos 2023 günü saat 12 ‘de, İnönü Parkında basın açıklaması yapılacağı kamuoyuyla paylaşılmıştır. Adana Valiliği, bildiğiniz gibi. Zerre değişiklik yok. İHD’nin açıklamasının ardından yine 12 Ağustos gününe münhasıran, Adana ilinin idari sınırları içeresinde İl İdare Yasası ve 2911 sayılı Toplantı, Gösteri ve Yürüyüşleri Yasasının 17. maddesi uyarınca toplantı, gösteri, yürüyüş, basın açıklamaları yasaklanmıştır. Siyasi iktidarın valileri, hemen durumdan vazife çıkarıp, görevlerini (! ) yerine getiriyorlar. Nisan 2023 ‘den bu yana Beyoğlu Kaymakamlığı, Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanındaki toplanmalarını yasaklıyor, müdahale ediyor, kolluk şiddeti uygulatıyor. İlk yazıda belirtmiştim, Anayasa Mahkemesi iki kez karar verdi. Annelerin toplanma, gösteri, yürüyüş haklarına getirilen yasaklama ve polis müdahalesi hukuka aykırıdır ve hakkın ihlalidir. Dedim ya Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımayan, uygulamayan yargı ve yürütmemiz var. Beyoğlu Kaymakamlığının hukuk tanımazlığına, Adana Valiliği hemen destek veriyor, yürütmenin başına bağlılığını ortaya koyuyor. Siyasi iktidarın, şanlı Gezi mücadelesinden bu yana toplumsal hareketlilik taleplerine yaklaşımı çok açık. Toplantı, gösteri, basın açıklamalarının, yürüyüşlerin en ağır şekilde bastırılması, dağıtılması, insanların bir araya gelmelerinin engellenmesi, bu birlikteliklerden ikinci Gezi mücadelesinin doğabileceği korkusu, siyasi iktidara yetiyor. Siyasi parti muhalefetinin sona erdiği dönemde, hak arayışı, adalet talebini yükselten toplumsal muhalefetin iyice sindirilmesi ve dikensiz gül bahçesinin yaratılması için gereken ne varsa yapılmalıydı.

12 Ağustos 2023 tarihli basın açıklamasına üç beş dakika gecikmeyle katıldım. Adana’da kitabın adresi olan Karahan Kitapevinin sahipleri, değerli dostlarım Seyfi ve İsmet Karahan kardeşleri ziyaret etmiştim. Arada meslektaşım, insan hakları mücadelesinin saygın ismi Tugay Bek de gelmişti. Sohbet, çay derken biraz geciktik. İnönü Parkına girdiğimizde polislerin gecikmeksizin katılımcıları çember içine aldıkları, 5 Ağustos’a göre çevik kuvvet polislerinin, amir ve komiserlerinin sayısının daha da arttığı rahatlıkla fark ediliyordu. Çember içine alınan arkadaşlarımızın yanında olmak isteğimize polis, izin vermiyordu. Yine bir hafta önceye göre polislerin, amir ve komiserlerinin davranışları, konuşmaları da farklıydı. Her şeye engel olan, bağıran, çağıran, parkın içinden yurttaşların geçmesine bile izin vermeyen, parkın gölgesinde oturmuş insanların bile parkı boşaltmaları konusunda bağıran, gözü dönmüş, saldırgan bir kolluk kuvvetleriyle karşı karşıyaydık. Yaşlı, genç, kadın, erkek herkes kolluk kuvvetlerinden nasibini alıyordu. Katılımcı kurum, kuruluş temsilcileri, insan hakları aktivistleri, onlara destek vermek isteyen herkese sert, orantısız biçimde müdahale ediliyordu. Sıradan bir konuşmaya bile yanıt, bağırmak, defol git, burayı terk etten başkası değildi. Kolluk kuvvetleri yurttaşa, düşman anlayışıyla yaklaşıyordu. Gezi direnişinde, yurttaşa biber gazı, tazyikli su, cop uygulayan çevik kuvvet polislerine, Çanakkale ruhuyla hareket edildiğini, tebriklerini dile getiren AKP milletvekilleri vardı. Kendi yurttaşına kötü muameleyi, Çanakkale ruhuyla hareket edildiği anlayışı ile örtüşüyordu çevik kuvvetin yaklaşımı. Yine vurmalar, iteklemeler, sürümeler, araçlara bindirme sırasındaki vurmalar, yaz sıcağında, istiflenmiş katılımcıların araçlarının pencerelerinin açılmamasına kadar her türlü olumsuzluk yaşanıyordu. Parkın içerisinde yaşananlara ilişkin çekim yaparken cep telefonum da nasibini alacaktı. Elime vuran, çekim yapmama engel olan, telefonumun düşmesine neden olan komiseri unutmuyorum. Utanmadan, ben seni itekledim, vurmadım deme pişkinliğini gösterecekti. Polis müdahalesi, daha sert, daha ölçüsüzdü. Kural dinlemeyen, polis devletinin her türlü örneği veriliyor, katılımcıların, izleyenlerin hepsi nasibini alıyordu. Adana Valiliğine bir önerim olacak, çevik kuvvet polislerine, amir ve komiserlerine başarı, taltif belgeleri, ikramiye ya da yevmiye verilmesini ve gecikmeksizin bunun yerine getirilmesini talep ediyorum 😡😡😡.

Otuz dokuz aktivistin gözaltına alındığı, işkence ve kötü muameleden nasibini aldığı, sağlık kontrolü ve ifadeler sonrasında salınmalar ile sonuçlanıyordu. Siyasi iktidar ve emrindeki kolluk güçleri , anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alımmış barışçıl, silahsız, saldırısız, şiddet çağrısı yapmayan bir hakkın kullanılmasına , en ağır hak ihlalleriyle karşılık veriyordu. 28 Mayıs sonrasında Cumhurbaşkanı, başarılı 😡😡😡İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ‘yı İçişleri Bakanlığına atıyordu. SS ‘in bakanlıktan alınmasından sonra, yeni atanan bu isimle uygulamada çeşitli değişikliklerin yaşanabileceğini düşünen iyimserlerden olmadım. Başarılı vali, bir kez olsun merkeze alınmamış, devletine ve ona varlık kazandıran siyasi iktidara bağlılığını, sadakatini göstermiş, İstanbul Valiliğinde de çok önemli (!) işlere imza atmıştı. Bundan ötürü İçişleri Bakanlığıyla ödüllendirildi. 16 Nisan 2017 plebisitinden sonra rejim değişikliği gerçekleşmiş, kısmen bile özgür olunmayan ülkede, otoriter, totaliter rejim uygulamaları ciddi artış göstermiş, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kalmamış, siyasetçisinden, gazetecisine, sendikacısından, hukukçusuna kadar muhalif, siyasi iktidar gibi düşünmeyen insanlar, sadece düşüncelerini açıklama, ifade özgürlüğü kapsamında kalan haklarını kullandıkları için tutuklanıyorlardı.

Rejimin, farklılıklara, farklı düşünce ve yaşam tarzlarına, sandıkta azınlıkta kalanlara empati yapması, hoşgörü göstermesi ya da sabrı yoktu. Ülkemizin hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları sorunu her geçen gün daha da ağırlaşıyor, Erdoğan’ın üçüncü döneminde toplumun her kesiminin fazlasıyla nasip alacağı iki buçuk ay içinde ortaya çıkıyordu.

İnsan hakları, hukuk devleti ve demokrasi mücadelesinde insanlık, çok ağır bedeller ödeyerek, bugünlere geldi. Bu mücadele rahat, kolay bir ortamda değil, devletin copuna, gazına, kötü muamelesine, işkencesine, gözaltılarına, yasaklamasına, yok saymasına, tutuklamaya, tarafsız, bağımsız olmayan yargısına, hukuku içselleştiremeyen siyasi iktidarına her türlü koşulda verilen bir mücadele olduğu unutulmamalıdır.

İnsan Hakları Derneği Adana Şubesinin 19 Ağustos 2023 günü, saat 12’de İnönü Parkında yine Cumartesi Annelerine destek açıklamasına, Adana Valiliği üçüncü kez yasaklama getirmiş, parkta aktivist arkadaşlarımız ile emniyet güçleri arasında yapılan görüşme ve uzlaşı sonrasında açıklama, İHD‘nin binası önünde, gözaltısız olarak yapılabilmiştir. Açıklamaya kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ve gözaltı gölgesi düşmemesi olumludur. Elbette yeni gelen Vali Yavuz Selim Bey’in uygulanmalarının takipçisi olacağız. Anayasal hakların kullanımını kısıtlayıp, ortadan kaldıracak mı yoksa anayasa ve uluslararası sözleşmeler ve hukukla kendisini bağlı mı sayacak? İzleyerek, yaşayarak göreceğiz.

Yaşanan anayasa, hukuk, hak ihlallerine karşı toplumun çeşitli kesimlerinden, siyasi partilerden, kurum ve kuruluşlardan, üniversitelerden yeterli bir ses gelmediği hatta bu seslerin, cılız olduğu ortadadır. Sanki ülke, siyasi iktidara teslim olmuş, ölü toprağı serpilmiş bir durumdayız. Yeniden ayağa kalkmak, örgütlü toplum olmak, ses vermek, direnç sergilememiz gerekiyor. Hep birlikte mücadele edeceğiz. Umudu yeniden örgütleyeceğiz. Bu şarkı, burada bitmez ....

Saygılarımla. Av. Mengücek Gazi Çıtırık