gülayyyy

Koca kanatlarınla gökyüzünde süzülürken yakalamıştın kollarımdan. Ben hiç bu kadar parlak bir yüz görmemiştim.

Büyük tutkularımız, sınırsız düşlerimizin içinde gezip dolaşıyordu. Burada her mevsim bahardı. Papatyalar hiç solmuyor gündüz geceye asla teslim olmuyor, yüzümü okşayan rüzgâr asla üşütmüyordu.

Adil bir yaşam vardı, insanca tavırlar sergiliyordu insanlık denen kalabalık. Hiç bu kadar gülen, yaptığı şeylerden keyif alan bir topluluk görmemiştim bugüne kadar. Herkes mi mutluydu ben mi olamayacak şeyleri uyduruyordum belli değil. Şuan için anda kalmak önemliydi.

Sevgi, sanki toprağa ekilmiş gibi yeniden boy veriyor ve herkesin yüzünde bir tebessüm oluşturuyor, kulaklarımda çınlayan kahkaha sesleri gerçek mi diye bakıyor ve şaşırıyorum hala. Çocuklara kimse ilişmiyor, bazı din görevlilerinin ayaklarında prangalar mı takılı ne! Başkalarını beslemekten kendi insanlarımızı besleyemediğimiz yabancılar sınır dışı edilmiş.

Çocuklar cıvıl cıvıl etrafta koşturuyor. Annelerin yüzü gülüyor. Hepsinin ellerinde bir bardak, beş çayında sıraya giriyor gibiler.

Kimsenin kapısı kilitli değil, çalmaya sebep kalmayacak bir zenginlik var herkeste. Kimse çöplükten ekmek toplamıyor, kimse kimseyi kandırmaya ihtiyaç duymuyor, çünkü bunu sağlayan sebepler ortadan kalkmış görünüyor, kimse o günleri hatırlamak istemiyor. Az ötede sonunda güneş yüzü gören bir aydın, çocuklara neler yaşadığını anlatıyor kötü bir masal gibi. Ama artık “bitti” diyor “tüm kötü şeyler bitti, başardık” duyduklarıma inanmak istiyor, konuşmalara daha da kulak kabartıyorum.

Etrafıma bakınca da tüm bunların doğru olduğuna inanıyorum. Ve her şey bahara dönüyor, gülümsüyorum, gülümsemek hiç bu kadar huzur vermemişti. İçime dolan sıcaklık kendim için mi insanlık için mi bilmiyorum, hepsi bir arada ve bende hala bu anda kalmak istiyorum.

Nedense kimse televizyon açmıyor, haber okumuyor, gerek bile duymuyor.

Bunca yaşanılan zulme karşı yine de her şeyin çok güzel olduğunu yazanlar ortada görünmüyor. Bu kez onlar susmuş, gerçekler ise konuşmak yerine yaşanır hale gelmiş onlar ve ekibi kayboldu diye. Çok zor değilmiş demek ki birlikte hareket edip güzel şeyler başarmak. Bir gönüle girip kalp kırmadan oradan ayrılmak, bir insan sevindirmek üzmeden, söylediğin sözlerin arkasında durmak, hani o inandığınız değerlerde söz edilen kul hakkını yememek, yeşili ağaçta bırakıp, hayvanları korumak. Ne bilim dünya böyle güzelleşmişken o çirkin ellerinizi uzak tutun bizden diyordum ki telefonumun alarmı karanlığın sessizliğinde ısrarla çalmaya başlıyor.

Birden uyanan zihnim gerçeklerin karanlığına bürünüyor yeniden. Tıpkı mutsuz biten sonlar gibi senaristin acizliğine uğruyorum. Huzursuz bir güne uyanmanın sarhoşluğu üzerimde. Hemen bir kahve içip ayılmam lazım lakin ayık kafayla çekilen hayatlar yaşamadığımızda ortada. Aklım gerçekle bir düş arasında gidip gelmekte. Bana bir müsaade edin şimdilik.

Bir sonraki hayalleri gerçeklere çevirecek zamanda yeniden görüşmek üzere…