İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU

İmar kirliliğine neden olma suçu 5237 sayılı TCK'nunun "Çevreye Karşı Suçlar" başlıklı ikinci bölümünde, kanunun 184. Maddesinde düzenlenmiş bir suçtur.

İmar kirliliğine neden olma

Madde 184- (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.

(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) (Ek: 29/6/2005 – 5377/21 md.) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.

Öncelikle önemle belirtmek gerekir ki, bireylerin gerek Anayasa hükümleri gerekse de TCK'da suç olarak tanımlanmış fiiller gereği korunan hukuksal değerlerinden biri "sağlıklı çevrede yaşama hakkı"dır.
TCK m. 181'de çevrenin kasten kirletilmesine, TCK m.182'de çevrenin taksirle kirletilmesine değinilmiştir. Kısaca değinmek gerekirse, ilgili maddelerde çevrenin kanuna aykırı olacak şekilde, havaya, toprağa, suya bırakılması ve bu yolla canlıların tedavisi zor hastalığa yakalanması veya hava, sui toprak ekosistemlerinin kalıcı şekilde yani geri dönülmez biçimde zarar görmesine değinilmiştir.

Ancak çevre kirliliğine sebep olan, yalnızca atık veya artık maddeler değildir. Yanlış imar faaliyetleri de TCK kapsamında imar kirliliği olarak anılan suça sübut verecek ve bu yolla çevre kirliliğine sebep olacaktır.

KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

5237 sayılı TCK'nun 184. Maddesinde "İmar kirliliğine neden olma" suçu düzenlenerek, bireylerin "sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı" ve "imar kanununun uygulanması ve idari işleyişi" güvence altına alınmaktadır. Bireylerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sadece çevreye bırakılan atık veya artık maddelerle engellenmemektedir. İmar kanuna aykırı şekilde faaliyet göstermek yoluyla düzenli bir çevrede yaşama hakkı da engellendiğinden imar kirliliği de çevre kirliliğine sebep olmaktadır.

İmar kirliliğine neden olma suçu ile ayrıca kanun koyucu tarafından daha düzenli bir çevrede yaşamak adına kabul edilmiş olan imar kanununun işleyişi de korunmaktadır. İmar kanununda yer alan çevre planlamalarına aykırı şekilde imar faaliyetinde bulunmak yoluyla imar kanununun etkisiz ve işlevsiz kalması engellenmektedir. Bu suçun koruduğu hukuksal değerin birden fazla olduğu söylenebilir. İmar kirliliğine neden olma suçu ile hem bireylerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı korunmakta; hem de toplumun yani kamunun düzenini sağlayacak nitelikteki imar kanununun işleyişinin korunması sağlanmaktadır.


MADDE METNİNİN GEREKÇESİ

MADDE 184.– Madde metninde imar mevzuatında belirlenen usul ve koşullara aykırı olarak inşa faaliyetinde bulunmak, suç olarak tanımlanmıştır.

Birinci fıkradaki suç, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmakla oluşur. Böylece, sadece binayı inşa eden yüklenici, taşeron, usta veya kalfa değil; inşaatın sahibi de, bu suçtan dolayı fail olarak sorumlu tutulacaktır. Ayrıca, bu tür inşa faaliyetlerine kontrol ve denetim hizmeti veren teknik kişiler de bu suçtan dolayı fail sıfatıyla cezalandırılacaktır.

İkinci fıkrada; yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması ya da bu hizmetlerden yararlanılmasına müsaade edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Üçüncü fıkrada ise, yapı ruhsatiyesine dayalı olarak yapılmış olsun veya olmasın, yapı kullanma izni alınmamış binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapılması veya bu hizmetlerden yararlanılmasına müsaade edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Dördüncü fıkraya göre, yapı kullanma izni alınmamış binalarda her­hangi bir sınai veya ticari faaliyetin icrasına müsaade edilmesi, ayrı bir suç oluşturmaktadır.

Beşinci fıkrada bu madde hükümlerinin uygulanma alanı ile ilgili sınırlama getirilmiştir. Bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanabilecektir. Örneğin organize sanayi bölgeleri, özel imar rejimine tabi bölge niteliği taşımaktadır. Ancak, sınai ürünlerin üretiminin yapıldığı tesisler açısından bu sınırlama kabul edilmemiştir. Bu bakımdan, köy sınırları içinde inşa edilen, sınai ürünlerin üretiminin yapıldığı tesisler açısından da bu madde hükümleri uygulanabilecektir.


SUÇUN MADDİ UNSURLARI

Fail

5237 sayılı TCK'nun 184. Maddesi ve madde metninin gerekçesine bakıldığında;

Madde metninin birinci fıkrasında, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiden bahsetmektedir. Madde metninin gerekçesinde de açık şekilde ifade edildiği üzere bu kişilerin, yüklenici, taşeron, usta, kalfa veya yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsat alınmış olsa bile ruhsata aykırı şekilde bina yaptıran olarak inşaat sahibi de fail olarak sayılmıştır. Madde metninin gerekçesinde her ne kadar yapı işlerinde rol alan teknik kişilerden bahsetse de, imar kirliliğine neden olma suçunda fail özellikli bir durum göstermediğinden söz konusu suç, özgü suçlardan değildir.

Mağdur

İmar kirliliğine neden olma suçu ile korunan hukuksal değer sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı olduğundan çevrede yaşayan toplumun tüm fertleri bu suçun mağdurudur.

Fiil

TCK m.184 uyarınca imar kirliliğine neden olma suçuna vücut verecek fiiller üç tanedir.

Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya alınmış olan ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak,
Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek,
Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek,

Şeklinde sayılmıştır.

Kanun maddesinde sayılan fiillerin yerine getirilip getirilmediğini anlamak için ilgili terimlerin ne olduğuna değinmek gerekirse;

Yapı ruhsatiyesi: yapı ruhsatı, mücavir alanlar içerisinde ruhsata tabi olan herhangi bir yapının inşaatına başlanabilmesi için belediyelerce, mücavir alanlar dışında ise valiliklerce yani valiliklerdeki Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri tarafından verilen izinlerdir. Mücavir alan teriminden anlaşılması gereken ise bir belediyenin sınırları dışında yer alan ancak imar mevzuatı gereğince bu belediyenin sorumluluğunda bulunan topraklardır. Mücavir alanın tanımlanmasındaki amaç, toprağın belediye sınırları içerisinde yer almasa dahi, bu toprak üzerinde gerçekleştirilecek imar faaliyetlerinin belediye tarafından denetlenmesi yoluyla plansız yapılaşmanın ve rantın önüne geçilmesini sağlamaktır.

Yapı: 3194 sayılı İmar Kanununun 5. Maddesinde tanımlanmıştır.

Madde 5 – Bu Kanunda geçen terimlerden bazıları aşağıda tanımlanmıştır.
Yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların
ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir.
Bina; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma,
çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarıyan, hayvanların ve eşyaların korunmasına
yarayan yapılardır.

Sınai faaliyet: sınai faaliyet, ekonominin ana sektörlerinden birisidir. Makine ve benzeri araçlarla, sanayi, endüstri gibi alanlarda madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirmek suretiyle yapılan toplu üretim faaliyetidir.

3194 sayılı kanunun yapı tanımına göre karada ve suda daimi veya geçici, resmi veya özel, yeraltı ve yerüstü inşaatı ile ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit veya hareketli tesisler yapı olarak tanımlanmaktadır.

Dikkat edilmesi gereken nokta, her bina yapı kavramına dahil iken her yapı bina özelliği göstermemektedir. Bu sebeple, imar kirliliğine neden olma suçu kavramına sadece yapı ruhsatı alınmadan veya yapı ruhsatına aykırı olarak inşa edilen binalar girmemekte, daha geniş bir kavram olan yapı kavramı dikkate alınmaktadır.

5237 sayılı TCK'nun 184. Maddesinin 1. Fıkrasına göre yapı ruhsatı alınmadan veya alınan yapı ruhsatın aykırı olacak şekilde yapı inşa etmek veya ettirmek bu suçun fiillerinden ilkini oluşturur.

İmar kirliliğine neden olma suçunun işlenmiş sayılması için kanunda öngörülen diğer fiil ise m.184/2'de öngörülen, yapı ruhsatı alınmadan başlatılan inşaatlara elektrik, su veya telefon bağlantısının kurulmasına müsaade etmektir.

İmar kirliliğine neden olma suçunun işlenmiş sayılması için kanunda öngörülen diğer fiil ise m.184/3'de öngörülen, yapı izni alınmamış binalarda sınai faaliyetin icrasına müsaade etmektir. Eş deyişle, yapı izni alınmadan oluşturulmuş binalarda makine ve benzeri araçlarla, bir sınai faaliyet çerçevesinde toplu üretimi sağlamak da imar kirliliğine neden olma suçu kapsamındaki fiillerdendir.

GÖREVLİ MAHKEME

İmar kirliliğine neden olma suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA USULÜ

İmar kirliliğine neden olma suçunun takibi şikayete bağlı değildir. Soruşturması, ihbar veya ihbar yerine geçen şikayetler kapsamında suçun soruşturulması savcılık tarafından re'sen yürütülmektedir. Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. 8 yıl içinde soruşturulması yürütülmek zorundadır. Ancak kanun maddesinin son fıkrasına dikkat edilecek olursa, maddenin 2. Ve 3. Fıkra hükümlerinin hangi tarihte işlendiği önem kazanmaktadır. 12 Ekim 2004 tarihinden önce, 2. Ve 3. Fıkra hükümlerine giren fiillerin işlenmesi halinde ilgili fiil hakkında cezaya hükmedilmeyecektir. Zira kanunsuz suç olmaz ilkesi gereği 2. Ve 3. Fıkradaki hükümlerin cezalandırılabilmesi 12 Ekim 2004 tarihinden sonra işlenecek fiiller için mümkün olabilmektedir.

ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI

Etkin pişmanlık

Madde 168 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.)

(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…)[62] suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.(61)

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.

(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.

(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.

Etkin pişmanlık hükümlerine 5237 sayılı TCK'nun 168. Maddesinde yer verilmiştir. Ancak görüleceği üzere 168. Maddede yer alan etkin pişmanlık hükümleri hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, iflas gibi suçlara yönelik olarak belirtilmiştir.

İmar kirliliğine neden olma suçuna ilişkin 184. Maddenin 5. Fıkrasında bu suça ilişkin etkin pişmanlık hükümlerinden nasıl yararlanılacağı belirtilmiştir. Madde metnine göre, kişi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak bina yapmış veya yaptırmış fakat yaptığı veya yaptırdığı binayı ruhsata veya imar planına uygun hale getirirse hakkında kamu davası açılmaz veya kamu davası açılmışsa bu dava düşer veyahut kişi hakkında kamu davası açılmış ve ceza hükmü verilmişse bu ceza hükmü tüm sonuçları ile beraber ortadan kalkar denilmiştir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

İmar kirliliğine neden olma suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Zira ilgili suçu düzenleyen 184. Maddenin 5. Fıkrasında failin lehine olarak uygulanabilecek etkin pişmanlık hükmüne değinilmiştir.