Bodrum Açıklarında Göçmen Faciası: En Az 17 Kişi Hayatını Kaybetti

Muğla'nın Bodrum ilçesi açıklarında 24 Ekim gecesi yaşanan trajik olayda, göçmenleri taşıyan bir teknenin batması sonucu en az 17 kişi yaşamını yitirdi. İki kişi sağ olarak kurtarılırken, teknede toplamda 18 kişinin bulunduğu bildirildi. Ancak arama kurtarma çalışmaları sürdüğü için can kaybının artabileceği belirtiliyor.

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı: “Bu Bir Sınır Krizidir!”

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, olayın ardından yaptığı açıklamada bu tür ölümlerin “kaza” değil, sınır politikalarının sonucu olduğunu vurguladı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bugün Bodrum kıyılarında kaybettiğimiz insanlar ne denizi bir macera olarak seçtiler, ne de ölüm riskini umursamadılar. Yaşam hakkını gasp eden bir sistemin kurbanı oldular.”

Ağ, Avrupa Birliği ve Türkiye’nin göç politikalarını eleştirerek, geri kabul anlaşmasının feshedilmesi, insani koridorların açılması, coğrafi sınırlamanın kaldırılması ve geri itme politikalarının sonlandırılması gibi somut talepler sıraladı.

Talepler ve Eleştiriler

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı’nın açıklamasında öne çıkan talepler şunlar:

  • Türkiye ve AB arasındaki geri kabul anlaşmasının iptali
  • Güvenli ve yasal geçiş yollarının oluşturulması
  • 1951 Mülteci Sözleşmesi’ndeki coğrafi sınırlamanın kaldırılması
  • Göçmenlere yönelik nefret söylemi ve ayrımcılığın son bulması
  • Bağımsız soruşturma ile sorumluların açıklanması

Açıklamada, “Bu bir göçmen krizi değil, bir sınır krizi” ifadesiyle, yaşananların sistemsel bir sorunun sonucu olduğu vurgulandı.

Akdeniz’de Bitmeyen Trajedi

Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre, 2014’ten bu yana yalnızca Orta Akdeniz’de 23.000’den fazla göçmen hayatını kaybetti veya kayboldu. Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, bu ölümlerin “önlenebilir” olduğunu belirterek, “Sınırların değil, insanların yaşamasını istiyoruz” çağrısında bulundu.

Sınırlar Öldürür, Sessizlik Öldürür!

24 Ekim gecesi Muğla'nın Bodrum açıklarında batan bir teknede en az 17 göçmen hayatını kaybetti, iki kişi kurtarıldı. Hayatta kalan göçmenlerin ifadelerine göre teknede 18 kişi bulunuyordu; ancak arama kurtarma çalışmaları devam ettiği için bu sayının daha yüksek olabileceği tahmin ediliyor.

Hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Yetkililer yaşananlara dair net bir açıklama yapmadığı için tüm detayları bilmiyoruz. Hayatta kalanlar bir Genel Sağlık Sigortası'na (GGM) gönderildi mi? Hukuki desteğe erişimleri oldu mu? Yoksa sınır dışı mı edildiler?

Muğla Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, olay 24 Ekim'de 112 Acil Çağrı Merkezi'ne gelen ihbar üzerine ortaya çıktı. Kurtarılan göçmenin ifadesine göre, Bitez bölgesinden lastik botla yola çıkan göçmenler, botun su almaya başlamasının ardından yaklaşık 10 dakika sonra denize düştü.

Bu trajik olay sadece bir "tekne kazası" değil, sınır politikalarının ve vicdansız göçmen rejiminin sonucudur.

Bugün Bodrum kıyılarında kaybettiğimiz insanlar ne denizi bir "macera" olarak seçtiler, ne de ölüm riskini göze alacak kadar "umursamadılar". Yaşam hakkını gasp eden ve sınırları duvarlar ve dikenli tellerle örerek insanlığı boğan bir sistemin kurbanı oldular .

Bu bir göçmen krizi değil, bir sınır krizi!

Bu tür ölümler, medyada sıkça dile getirildiği gibi tekne "kazaları" değil, kâr odaklı güvenlik politikalarının ve insan onurundan çok kârı ön planda tutan neoliberal politikaların sonucudur.

Bu trajediler, devletlerin insanları korumak yerine sınırlarını korumayı tercih ettiği bir sistemin başarısızlığıdır . AB'nin göçmenlerin hayatlarını korumak yerine sınırlarını korumaya milyonlarca avro ayırması, bu ölümlerin doğrudan nedenidir. Güvenlikleştirilmiş sınır politikalarından faydalanan şirketler, çoğu zaman Küresel Güney'de terör ve yerinden edilmeye yol açan silahları serbestçe satan şirketlerle aynıdır .

Bodrum'daki bu felaket, Akdeniz'in bitmek bilmeyen hikayesidir.

Her yıl binlerce insan "AB'nin dış sınırlarını koruma" adına denizin altına gömülüyor. Uluslararası Göç Örgütü'nün verilerine göre, 2014'ten bu yana sadece Orta Akdeniz'de 23.000'den fazla göçmen hayatını kaybetti veya kayboldu. Bu ölümler "kaza" değil, politika kaynaklı ölümler, yani önlenebilir nitelikte.

Yıllardır tekrarlıyoruz:

Hiç kimse "yasadışı" değildir!

Yaşanan bir "göçmen krizi" değil, sömürüye, baskıya ve savaşa dayalı bir sistemin işleyişidir . İnsanların sınırları aşma çabaları, yaşam hakkını savunma mücadelesidir.

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı olarak tekrar vurguluyoruz: Bu trajedi, Türkiye ve Avrupa'nın göç politikalarının insan hayatını ne kadar değersizleştirdiğinin acı bir kanıtıdır. Göçmenler yıllardır barınma, çalışma, eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılıyor; yasal yollar kapatıldığı için ölüm cezasına çarptırılıyorlar.

İnsanları korumak yerine sınırları koruyan sistemlerin çöktüğünü biliyoruz. Herkesin özgürce hareket edebildiği, ancak aynı zamanda kimsenin hareket etmeye zorlanmadığı bir dünyayı savunuyoruz . Akdeniz'in ortasında, Bodrum'da, Edirne'de kaybedilen her can, içimizden bir parçayı götürüyor. Bu ölümler artık sıradan bir haber değil, hepimizin ortak utancı.

Taleplerimiz açıktır:

1. Türkiye ve Avrupa Birliği, geri kabul anlaşmasını derhal feshetmeli, insanları ölüm koridorlarına sürükleyen bu işbirliğini sonlandırmalıdır.

2. Türkiye ve AB, göçmenler için insani koridorların açılması ve vize düzenlemelerinin kolaylaştırılması da dahil olmak üzere güvenli ulaşım yollarının oluşturulması için derhal diplomatik görüşmelere başlamalıdır.

3. Türkiye’nin 1951 Mülteci Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlama kaldırılmalı, topraklarında sığınma talep eden herkese insan onuruna yakışır eşit ve etkili bir koruma sağlanmalıdır.

4. Göçmenleri, "kaçak" veya "yasadışı" olarak yaftalamaktan vazgeçilmeli; Göçmenlere yönelik nefret söylemi ve ayrımcı uygulamalar derhal son bulmalıdır.

5. Denizde ve karada arama-kurtarma faaliyetleri insan hakları çerçevesinde yürütülmeli, “geri itme” (pushback) politikalarına son verilmelidir.

6. Göçmen ölümleriyle ilgili bağımsız bir soruşturma yürütülmeli, sorumlular kamuoyuna açıklanmalıdır.

7. Türkiye otoriteleri, göçmenlerin güvenli ve yasal geçiş hakkı taleplerine kulak vermeli ve baskılayıcı tutumundan vazgeçmelidir.

Sınırların değil, insanların yaşamasını istiyoruz

Bodrum’da, Edirne’de, Akdeniz’in ortasında kaybolan her bir yaşam, bizden bir parça alıyor. Bu ölümler artık sıradan bir haber değil, kolektif utancımızdır.

Sınırların değil, insanların yaşamasını istiyoruz.

Göçmenlerin denizlerde değil, adalet içinde, onurlu bir yaşamda var olmasını istiyoruz.

Ayrımcı Schengen vize sistemi, insan hakları savunucularını dışlıyor
Ayrımcı Schengen vize sistemi, insan hakları savunucularını dışlıyor
İçeriği Görüntüle

Yaşasın sınır ötesi dayanışma!

Sınırlara hayır. Güvenli, insani geçiş yolları açılsın!

GÖÇMEN MÜLTECİ DAYANIŞMA AĞI

Muhabir: Haber Merkezi