Tanrının hoşuna gitmeyeceği şeyleri yapmaktan sıkıldığım bir anda açmıştım avuçlarımı yukarıya! Neyi nasıl isteyeceğimi bilmeden dolanıyordu düşünceler beynimde. İsteklerimin kabul olmadığı zamanlardan uzaktım sanki. Ve şuan ne desem, ne istesem yanımda bitecek, ne dersem olacak, her şey gümüş bir tepside önüme sunulacaktı sanki. Sustum biran. Bu işte bir terslik olmalıydı. Ölmüş olamazdım. Ellerim hala canlı, gözlerim ise fal taşı gibi açık ve burası yanlış bilmiyorsam hala dünya! Dönüp yeniden kendime baktım. Kırmızı toprak gibi verimli olsam da yağmur yağınca çamura dönüşen bir ruh halimle savaş halindeydim. Sinirlerimi hoplatmak bir kova suya bakardı. Dökseydin keşke. Çamur ayaklarına bulaşır diye korkup kaçtığın günlerden tecrübe etmiştim seni. Varlığını hissettirmek yerine kendini hayalete dönüştürmenin yollarını bulmuştun. Bu konuda başarılıydın da!

Ah yine de sana esir olduğumdan beri özgürlük tanımsız bir cisim gibi çevremde dolanıyor. Tıpkı bir kapalı cezaevi gibi. Ne yapsam da senden gidemiyordum. Bir kaplumbağanın evini terk etmesi gibi korunmasız kalıyordum olmadığın yerde. Yine de suçlu aramıyordum, suçlu belliydi. Lakin evlat edinilmiş bir sevgi gibi, ne kadar öz davransam da hep üvey bakıyordun gözlerime. O yüzden veremedim sensizliğin sınavını, sınıfta kaldım, şimdi seni baştan okumam gerekeceğini bile bile asıyorum tüm dersleri!

Her şeyi geride bırakıp kendimi aramaya geçmiştim ama ne yana baksam yoktum, kaybolmuştum. Sahi yüreğinde de mi değildim?

Yokluğun sırılsıklam sevgili, güneşe serip kurutsam da rutubet kokuyordu her yerim. Anlayacağın yine sensiz zamanlarda, yokluğuna sarılmış bir gecede üşüyor ellerim, hiç mi hatırı yoktu gözlerimin? Oysa çok fazla kahve içmişliğimiz vardı seninle yoksa çay mıydı o? Bütün alkollerden sert oldu biraz gidişin, ardından bakarak bekledim, vadesi de dolmamıştı geçirilen günlerin…!

Sense yokluğumda bensiz cümleler biriktirmişsin dudaklarında ve sabırsızca başka yüreklere boşaltırken tüm yükünü saçlarına aklar düşürmüşsün sevgili. Bense seni beklerken devirmişim tüm şiirleri, kulaklarımı sağır eden sesli harfler üzerime yıkıldığında anlıyorum, benim kıyametim sendin! Ne gariptir ki defolu sevgime sarılıp ayağa kalkmaya çalışırken uzatıyorsun ellerini, serap hiç bu kadar gerçek olmamıştı yada gerçek hiç bu kadar serap…!

Anlıyorum ki adresime yanlış gönderilmiş bir mektup gibiydin sevgili, hiç açılmamalıydın…!

Gülay MORGÜL