Belgede sahtecilik suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" başlıklı dördüncü bölümünün 204. Maddesinde yer alan bir suç tipidir.

Resmi belgede sahtecilik

Madde 204- (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

 TCK MADDE 204 GEREKÇESİ

Maddede, resmi belgede sahtecilik suçu tanımlanmıştır.

Suçun konusu resmi belgedir.

Belge, eski dilimizdeki “evrak” kelimesi karşılığında kullanılmakta olup, yazılı kağıt anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, yazılı kağıt niteliğinde olmayan şey, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır.

Kağıt üzerindeki yazının, anlaşılabilir bir içeriğe sahip olması ve ayrıca, bir irade beyanını ihtiva etmesi gerekir.

Bu yazının belli bir kişiye veya kişilere izafe edilebilir olması gerekir. Ancak, bu kişilerin gerçekten mevcut kişiler olması gerekmez. Bu itibarla, gerçek veya hayalî belli bir kişiye izafe edilemeyen yazılı kağıt, belge niteliği taşımaz. Kağıt üzerindeki yazının belli bir kişiye izafe edilebilmesi için, bu kişinin ad ve soyadının kağıda eksiksiz bir şekilde yazılması ve kağıdın bu kişi tarafından imzalanmış olması şart değildir.

Ancak, bazı belgeler (örneğin poliçe gibi kambiyo senetleri) açısından, belge üzerinde kişinin kendi el yazısı ile imzasının atılmış olması gerekir. Zira, imza, ilgili kambiyo senedinin zorunlu şekil şartını (kurucu bir unsurunu) oluşturmaktadır.

Bir kişinin, düzenlediği belgeye başkasının adını yazması ve belgeyi imzalaması durumunda da bir belge vardır; ancak, bu belge sahtedir. Belge altında adı yazılan ve adına imza konulan kişi, gerçek veya hayali bir kişi olabilir. Bunun, belgenin varlığına bir etkisi bulunmamaktadır.

Bir belgeden söz edebilmek için, kağıt üzerindeki yazının içeriğinin hukukî bir kıymet taşıması, hukukî bir hüküm ifade eylemesi, hukukî bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir.

Resmi belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Bu itibarla, bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hukuk hükümlerinin uygulama kabiliyetinin olması hâlinde dahi, resmi belge vardır. Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır.

Ayrıca belirtilmelidir ki, her ne kadar, belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kağıdın varlığı gerekli ise de; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kağıt üzerinde bulunması gerekmez. Bir metal levha üzerine yazı yazılması hâlinde de belgenin varlığını kabul etmek gerekir. Bu itibarla, araç plakaları da resmi belge olarak kabul edilmek gerekir.

Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmi belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmi belge esasında mevcut olmadığı hâlde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir.

Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmesi gerekir.

İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmi belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmi belgeyi bozmak suçu oluşur.

Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır.

Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmi belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur.

Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. Birinci fıkrada tanımlanan suçtan farklı olarak, bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmi belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmi belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz.

Söz konusu suçu oluşturan hareketler, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan seçimlik hareketlerden ibarettir. Ancak, bu bağlamda özellikle belirtilmelidir ki, kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi, bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi hâlinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşur.

Maddenin üçüncü fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun konu bakımından nitelikli unsuru belirlenmiştir. Buna göre, suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması hâlinde, cezanın belirlenen oranda artırılması gerekir. Bu hüküm, belgelerde sahtecilik suçları ile delil teorisi arasındaki ilişki göz önüne alınarak, daha üstün ispat gücüne sahip belgeyi daha fazla korumak ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak, değişik yorumlara son vermek maksadıyla bir belgenin böyle bir güce sahip olup olmadığının saptanması için kanunlarda bu hususu belirten bir hüküm bulunması gerekli sayılmıştır.

Resmi belgede sahtecilik suçunun ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için öncelikle "resmi belge" terimini incelemek gerekir.

Resmi belge

Belge, Türk Dil Kurumu sözlüğünde; bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film, vb. Doküman olarak isimlendirilmektedir. Belge kavramına eski hukuk dilinde, varaka, evrak da denilmektedir. Yeni TCK'da ise varak, evrak kelimeleri geçmemekte; bilakis belge sözcüğüne yer verilmektedir. Keza 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda belge şu şekilde tanımlanmıştır;

Belge

MADDE 199- (1) Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı

metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile

elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.

TCK m.210'da ise;

Resmi belge hükmünde belgeler

Madde 210- (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

TCK'nın 210. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca resmi belgeler, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetnameler resmi belge hükmünde sayılmıştır.

Resmi belgenin tanımına bakılacak olursa;

Resmi belge, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi aralarında veya gerçek ve tüzel kişilerle iletişimlerini sağlamak amacıyla oluşturdukları, gönderdikleri, veya sakladıkları belirli bir standart ve içerikleri olan belgelere resmi belge denilmektedir.

Bir belgenin resmi belge sayılabilmesi için içermesi gereken bazı koşullar bulunmaktadır. Söz konusu belgenin resmi belge sayılabilmesi için yazılı olması, hukuki içeriğe sahip olması, belgeyi düzenleyen veya oluşturan kimsenin belli olması yani belgede, düzenleyenini diğerlerinden ayırt eden imza bulunması gerekmektedir.

SUÇUN HUKUKİ KONUSU

Resmi belgeler kamu kurum veya kuruluşları tarafından oluşturulurlar. Resmi belgeler bir durumun, olayın, hukuki ilişkinin varlığını veya yokluğunu ya da varsa içeriğinin ne olduğu hakkında gerçek ve tüzel kişilere hatta mahkemeler gibi yargı organlarına veya devletin diğer kurum ve kuruluşlarına bilgiler sunan kesin nitelikli belgelerdir. Kanun maddesinde sayılan seçimlik hareketler yoluyla resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi ile birlikte, kamunun resmi belgenin kesinliğine ve güvenilirliğine duyduğu inanç ve güven sarsılmış olmaktadır. Kanun koyucunun, resmi belge üzerinde sahtecilik suçunu tanımlamasıyla güttüğü amaç, kamu güveninin sarsılmaması noktasında kendini gösterir.

SUÇUN MADDİ KONUSU

Fail

Belgede sahtecilik suçunun faili, ilgili suçu düzenleyen kanun maddesinin 1. Fıkrası uyarınca fail herhangi bir kişi olabilmektedir. 1. Fıkra uyarınca söz konusu suç herhangi bir özellik göstermemektedir. Ancak kanun maddesinin 2. Fıkrasında söz konusu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinden bahsedilmiştir. Failin, kanun maddesinin 2. Fıkrasından sorumlu tutulabilmesi için kamu görevlisi olması gerekmektedir. Buna göre kamu görevlisi, sahte resmi belgeyi, üstlenmiş olduğu kamu görevi sebebiyle düzenlemekte, değiştirmekte veya kullanmaktadır.

Mağdur

Resmi belgede sahtecilik suçunun mağduru, belli veya belirli kimselerde değil; bizzat toplumun tamamıdır.

Suçun konusu

Resmi belgede sahtecilik suçunun konusu, resmi belgedir. Fail, söz konusu belgeyi sahte olarak düzenleyerek, var olan resmi belgeyi bir başkalarını aldatacak şekilde değiştirerek, gerçek olmadığını bildiği resmi belgeyi kullanarak söz konusu suçu işlemektedir. Suçun konusu, failin suç işlemek üzere üzerinde hareketlerini gerçekleştirdiği objedir.

Fiil

Fiil, suçun işlenmiş sayılması için kanunda öngörülen icra veya ihmal suretiyle belirtilen hareketlerdir. Resmi belgede sahtecilik suçunu düzenleyen kanun maddesinde suça yönelik hareketler, seçimlik hareketler yoluyla sayılmıştır. Buna göre kanun maddesinin 1. Veya 2. Fıkrasında failin kamu görevlisi olup olmaması farklılaşmaktadır. Ancak her iki fıkrada da failin gerçekleştirebileceği hareketler ortak olarak sayılmıştır. Fail, kamu görevlisi olsun veya olmasın; resmi belge şeklinde sahte bir şekilde bir belge düzenleyerek, var olan resmi bir belgeyi bir başkalarını aldatacak şekilde değiştirerek, sahte olduğunu bildiği resmi belge şeklindeki belgeyi kullanarak ilgili suça vücut verebilecektir.

SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Suçun nitelikli hali, suçun temel şekli için kanunda öngörülen cezadan daha ağır veya daha hafifinin verilmesi durumudur. Resmi belgede sahtecilik suçunu düzenleyen madde fıkralarına bakıldığında;

m.204/2:

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Resmi belgede sahtecilik suçu sebebiyle faile verilecek temel ceza, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak kanun maddesinin 2. Fıkrasında, kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi belgeyi seçimlik hareketler yoluyla suçun konusu haline getirmesi durumunda faile verilecek cezanın üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası olduğu belirtilmiştir. Görüleceği üzere, kanun maddesinin 2. Fıkrası, temel cezadan daha ağırının verilmesini gerektiren suçun nitelikli halidir.

m.204/3:

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

Kanun maddesinin 3. Fıkrasında ise, resmi belgenin kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde verilecek cezanın yarısı oranında artırılacağı belirtilmiştir.

İlgili fıkra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa atıf yapmaktadır.

Yazı veya imza inkârının sonucu

MADDE 209- (1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.

Kanun maddesine göre, adi senet ve resmi senetlerdeki yazı veya imza inkar edildiğinde; eş deyişle söz konusu senetlerle ilgili sahtelik iddiası ortaya atılıp da; söz konusu iddia mahkeme kararı ile ispat edilinceye kadar bahse konu senetler herhangi bir işleme esas alınamaz denilmektedir.

TCK m.204/3 uyarınca failin resmi belgede sahtecilik suçunu işlemesi sebebiyle, söz konusu belge sebebiyle herhangi bir işlemde bulunulamaması durumu meydana gelmişse, kanun koyucu bu durumu, suçun temel şekline verilecek olan cezanın artırılması sonucuna bağlamıştır. 3. Fıkra suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.

SUÇUN MANEVİ UNSURU

Resmi belgede sahtecilik suçu, kasten işlenebilir bir suçtur. Söz konusu suç taksirle işlenemez. Doğrudan kast veya olası kastla işlenebilmesi mümkündür.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

Teşebbüs

Teşebbüs, failin suç işlemeye elverişli icra hareketlerine başlayıp da, elinde olmayan sebeplerle ilgili hareketleri tamamlayamaması sebebiyle suçu işleyememesi durumunda gündeme gelmektedir. Resmi belgede sahtecilik suçuna teşebbüs mümkündür. Fail, sahte olarak resmi belge görünümündeki belgeyi düzenlerken, resmi bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirirken veya sahte olduğunu bildiği resmi belgeyi kullanmak üzereyken yakalanma gibi elinde olmayan bir sebeple ilgili suça yönelik sayılan seçimlik hareketleri tamamlayamazsa suça teşebbüsten sorumlu tutulur. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta; fail sahte şekilde bir resmi belge düzenlemek ve akabinde söz konusu belgeyi kullanmak niyetinde ise ve fail, başarılı şekilde söz konusu belgeyi düzenlemiş ancak tam kullanma aşamasına geldiğinde örneğin yakalandığından belgeyi kullanamamışsa, sahte şekilde resmi belgeyi düzenleme şeklindeki seçimlik hareketi tamamladığından ilgili suç tamamlanmış olmaktadır. Bu sebeple fail teşebbüsten değil; suçun tamamından ceza alır.

İştirak

Resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak mümkündür. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, bahse konu suçu düzenleyen kanun maddesinin 1. Fıkrasına göre fail herkes olabilmektedir. Kanun maddesinin 1. Fıkrası fail açısından herhangi bir özellik göstermediğinden, 1. Fıkra uyarınca, şerikler fail olarak ilgili suça iştirak edebilirler. Ancak kanun maddesinin 2. Fıkrası uyarınca failin kamu görevlisi olması gerekmektedir. Fail, 2. Fıkra uyarınca özellikli bir durum teşkil etmektedir. Bu sebeple 2. Fıkra uyarınca ilgili suçun işlenebilmesi için şeriklerin de kamu görevlisi olması gerekmektedir. Kamu görevlisi olmayan şerikler, fail olamazlar. Ancak yardım eden veya azmettiren olarak isimlendirilebilirler.

İçtima

İçtima, failin hareketi ile birden fazla suça vücut vermesidir. Fail, bu suçlardan en ağırı ile cezalandırılır.

Resmi belgede sahtecilik suçunda yer alan seçimlik hareketlerin birden fazla çeşidinin fail tarafından gerçekleştirilmesinde yine tek bir suçun varlığı kabul edilmektedir. Yargıtay, resmi belgede sahtecilik suçunun zincirleme olarak işlenemeyeceğini kabul etmektedir. Farklı zamanlarda birden fazla kez işlenen resmi belgede sahtecilik suçu, ayrı ayrı yani birbirinden bağımsız suçları oluşturmaktadır.

GÖREVLİ MAHKEME

Resmi belgede sahtecilik suçunun kovuşturmasını yapmakla görevli mahkeme, kanun maddesinin 1. Fıkrası uyarınca asliye ceza mahkemeleridir. Ancak suçu düzenleyen ilgili kanun maddesinin 2. Fıkrasında fail kamu görevlisi olduğundan, suçun kovuşturmasını yapmakla görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA USULÜ

Resmi belgede sahtecilik suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı değildir. Yani savcılığa gelen ihbar ve ihbar sayılan şikayetler yoluyla re'sen yapılmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, kanun maddesinin 1. Fıkrası uyarınca soruşturma ve kovuşturma re'sen yapılabilmekte iken; kanun maddesinin 2. Fıkrası uyarınca suçu işleyen fail kamu görevlisi olduğundan dolayı, failin soruşturulması ve kovuşturulmasının yapılabilmesi, soruşturmaya yönelik iznin failin bağlı olduğu kamu kurum veya kuruluşu tarafından verilmesi ile mümkün olmaktadır. Fail hakkında soruşturma izni verilmeden soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin yürütülebilmesi mümkün değildir.

YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 11.Ceza Dairesi

03.07.2017 Tarih

2015/5730 Esas

2017/5041 Karar

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında açıklandığı ve Dairemizin benzer birçok kararında vurgulandığı üzere: belgelerde sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmelidir. Mağdurun önceden verdiği riza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan fail de mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın babası adına sahte senet düzenleyerek katılana verdiği iddia edilen olayda, sanığın babasının kovuşturma aşamasında söz konusu senedin kendisi tarafından verildiğini beyan etmesi, katılanın zararının giderilmesi ve şikayetten vazgeçmesi hususları dikkate alındığında önceden verilen bir rıza bulunup bulunmadığının taraflara sorulması, ayrıca senet üzerinde Dairemizce yapılan incelemede keşideci imzası ile ciranta imzalarının çıplak gözle dahi aynı kişiye ait olduğunun anlaşılabildiği, bu nedenle senet aslının duruşmaya getirtilip incelenerek ve özelliklerinin duruşma tutanağına yazılmasından sonra aldatma kabiliyetinin ne şekilde oluştuğu tartışıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yargıtay 11.Ceza Dairesi

03.07.2017 Tarih

2015/5795 Esas

2017/5042 Karar

5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinde yer alan hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılanları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst siniri arasında temel cezayı belirler ve 3. maddesinde yer alan suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur hükümleri uyarınca, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden mahkeme tarafından yapılan gözlemde sahte sürücü belgesi üzerinde soğuk mühür izi bulunmadığının tespit edildiği, bu nedenle sürücü belgesi yönünden aldatma kabiliyetinin bulunmadığı ve suçun unsurlarının oluşmadığı, sahte nüfus cüzdanı yönünden ise temel cezanın yukarıda sayılan ilkelere göre belirlenmesi gerektiği gözetilmeden temel cezanın orantılılık ilkesini zedeleyecek şekilde üst sınıra yakın belirlenmesi.