Sadakat Yükümlülüğü Nedir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 185. maddesinin 3. fıkrasında, "eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
 Şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca, evlilik birliğinin eşlere yüklediği en önemli yükümlülüklerden biri de sadakat yükümlülüğüdür. Kanundan da anlaşıldığı üzere, sadakat yükümlülüğüne ilişkin düzenleme emredici nitelikte bir kuraldır. Eşlerin birbirlerine sadık olmak zorunda olmalarının düzenlenmesindeki amaç ise gerek eşler gerek çocuklar yönünden sağlıklı bir aile birliği kurmak ve evliliğin sadakatle devamlılığını sağlamaktır. Nitekim sadakat kavramı cinsel sadakatle sınırlı kalmayıp, yanı sıra duygusal, fiziksel ve ekonomik sadakati de içermektedir. Eşlerin evlilik birliğine birlikte katkı sağlaması; karşılıklı sevgi, saygı ve güven ortamında çocuk yetiştirilmesi ve bu şekilde toplumsal düzenin korunması; özellikle cinsel sadakat yükümlülüğü yoluyla soybağı karışıklıklarının da engellenmesi; evlenmenin sosyal amaçları yanında cinsel arzuların tatmin edilmesi amacının gerçekleştirilmesi gibi nedenlerle sadakat yükümlülüğüne ayrıca ehemmiyet gösterilmiştir.

Sadakat yükümlülüğü, Türk Medeni Kanunu Madde 185'e göre "Evlenme ile eşler arasında evlilik birliliği kurulmuş olur", yine aynı maddenin üçüncü fıkrasında "Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar." şeklinde açıklanmıştır. Eşler arasında evlilik birliği kurulduktan sonra birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve birbirlerine yardımcı olmak konusunda el birliğiyle hareket etmek zorundadırlar. Eşlerin birbirlerine sadık olmak zorunda olmalarının düzenlenmesindeki amaç, gerek eşler gerek çocuklar yönünden sağlıklı bir aile birliği kurmak ve evliliğin devamlılığını sağlamaktır. Keza sadakat kavramı cinsel sadakatin yanı sıra duygusal, fiziksel ve ekonomik sadakati de bünyesinde barındırır. Eşlerin evlilik birliğine birlikte katkı sağlaması; karşılıklı sevgi, saygı ve güven ortamında çocuk yetiştirilmesi ve bu şekilde toplumsal düzenin korunması; özellikle cinsel sadakat yükümlülüğü yoluyla soybağı karışıklığının engellenmesi; evlenmenin sosyal amacı yanında cinsel arzuların tatmin edilmesi amacının gerçekleştirilmesi gibi nedenlerle sadakat yükümlülüğüne ayrıca önem atfedilmiştir. Görüldüğü üzere bu yükümlülükler eşlerin evlenmesiyle başlayıp, boşanma ile sona ermektedir. Fakat burada önemli olan husus bu yükümlülükler BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİYLE SONRA ERMEKTEDİR.

Boşanma Davası Sırasında Sadakat Yükümlülüğü

Bilindiği üzere günümüzde boşanma davaları birçok davaya göre daha uzun sürmektedir. Keza çekişmeli boşanma davaları yıllarca devam edebilmektedir. Durum böyle olunca eşlerin yükümlülüklerinin uzun süreler boyunca devam etmesi taraflar için ciddi olumsuzluklar yaratabileceğini öngören kanun koyucu bazı yükümlülükleri (barınma, tedbir, çocuk varsa barınma ve bakım) hakim tarafından re'sen karara bağlanmaktadır. Ancak makale konumuzda da belirttiğimiz husus olan boşanma davası sürecinde sadakat yükümlülüğüne dair bir hüküm bulunmamaktadır. Durum böyle olunca boşanma davası sürecin de cinsel sadakat yükümlüğünün de devam etmesi gerektiği sonucu doğmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ " DAVA TARİHİNDEN SONRA GERÇEKLEŞEN OLAYLARIN KUSUR BELİRLENMESİNDE DİKKATE ALINMAYACAKTIR"YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ " DAVA TARİHİNDEN SONRA GERÇEKLEŞEN OLAYLARIN KUSUR BELİRLENMESİNDE DİKKATE ALINMAYACAKTIR"

Uzun yıllardır bu konu hakkındaki emsal davalarda sürekli farklı kararların çıkmış olması insanların kafasını sürekli karıştırmaktaydı fakat Yargıtay içtihat değişikliğine giderek sadakat yükümlülüğü konusunda "dava tarihinden sonra gerçekleşen olayların kusur belirlemesine dikkate alınamayacağını"

Konuya ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.09.2015 tarih 2015/1895 E. 2015/15882 K. sayılı kararı aşağıdaki gibidir;

“Davacı-karşı davalının açtığı boşanma davası, davalı karşı davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edilmiştir. Ne var ki mahkemece davalı karşı davacıya kusur olarak isnat edilen sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana gelmiştir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Mahkemece davalı-karşı davacıya başka bir kusur da isnat edilmemiştir, gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalının davasının kabulü ve tarafların eşit kusurlu kabul edilerek davalı-karşı davacı kadının tazminat taleplerinin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay'ın vermiş olduğu kararı açıklamak gerekirse; boşanma davalarında sadakat yükümlülüğünden kaynaklanan kusurun belirtilebilmesi için sadakat yükümlüğünün ihlalin gerçekleştiği tarihin, boşanma dava tarihinden daha önce olması gerekmektedir. Aksi takdirde boşanma davası esnasında sadakat ihlali dava konusuna dahil edilemeyecektir. ÖRNEĞİN: "Eşlerden biri 02.01.2023 tarihinde çekişmeli boşanma davası açmıştır. Diğer eş ise dava açıldıktan sonra 23.02.2023 tarihinde eşinden başka bir karşı cinsle cinsel ilişkiye girmişse, söz konusu boşanma davasında aldatmadan dolayı davanın seyri değişmeyecek ve bu konuda herhangi bir talepte BULUNULAMAYACAKTIR."

Yargıtay'ın verdiği bu karar doğrultusunda özellikle uzun yıllar süren boşanma davaları süresince tarafları bağlayan sadakat yükümlülüğü de ortadan kalkmıştır. Yeni içtihada göre, boşanma davası açıldıktan sonra tarafların başka kişilerle ilişki kurmaları nedeniyle tazminat, nafaka ve velayet konularında aleyhte karar verilmeyecek olup, bu husus mevcut davaya konu edilemeyecektir. Bu durumda kilit husus olarak "dava tarihi" esas alınacaktır.

Avukat Gizem Gül Uzun ve Stajyer Avukat Kayra Bozkurt