Direksiyon başında konsantrasyonsuz ve dikkatsiz şekilde araç kullanmak istenmeden büyük maddi ve manevi felaketlere yol açabilmektedir. Herhangi bir trafik kazası sonrası insanlar haklarını ve sorumluluklarını tam olarak bilmemekte, izlenecek yasal yolları kestirememektedir.

Birçok kişi alkollü veya uyuşturucu etkisinde araç kullanmamanın önemini kavramaktadır ancak bulgulardan anlaşabileceği üzere insanlar hala uykusuz araç kullanmamanın önemini kavrayamamakta veya önemsememektedir. Uykusuz şekilde araç kullanmak ise trafik kazalarının en büyük sebeplerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD Ulusal Karayolları Trafik Güvenliği Dairesi (NHTSA) verilerine göre yorgun ve uykusuz araç kullanmaya bağlı her yıl yaklaşık 100.000 kaza (tüm kazaların % 1.5'i) ve yılda yaklaşık 1500 ölüm (tüm ölümlü kazaların % 4'ü) meydana gelmektedir.

Araba sürmek tam konsantrasyon gerektiren ve bütün reflekslerin sağlam şekilde çalışmasını gerektirmektedir. İnsanoğlu uykuya karşı engel olamaz ve kendisi fark etmese bile araç sürüşü çok büyük oranda etkilenecektir. Uykusuz şekilde trafiğe çıkıldığında göz kapaklarındaki kontrol azalır, duyular işlevini kaybetmeye başlar ve insanlar ani olaylara vermesi gereken refleksi hareketleri gerçekleştiremez veya tereddüte düşer. Ve bunlara bağlı olarak şeritten kayma, kişinin birkaç saniye önce gördüğü şeyleri hatırlayamaması veya trafik ışıklarını görmemesi gibi durumlar gerçekleşir. Bu durumlar sonucunda ise geri dönülemez, ağır şekilde can ve mal kayıpları meydana gelmektedir.

HANGİ CEZA HÜKMÜ UYGULANMALIDIR?

Meseleye hukuki açıdan bakılırsa çeşitli durumlar meydana gelmektedir. Eğer trafik kazası sonrası sadece araçta maddi hasar meydana gelmişse, kusurlar oranında bu hasar giderilebilmektedir. Ancak ölümlü veya yaralanmalı trafik kazalarında (veya manevi hasar) Türk Ceza Kanunu manevi unsur olgularına bakılır.

Trafik kazalarında uygulanacak hüküm  Türk Ceza Kanunu'nda bulunan Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu (md.179) oluşturmaktadır.

TCK md. 179:''Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.'' tanımlamasını yapmaktadır. Kanunda belirtildiği üzere, uykusuz şekilde araç sürmek suç olarak tanımlanmaktadır. Nitekim Yargıtay da aynı görüştedir. ''Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir." şeklinde açıklanmıştır.


Trafik kazası sonucu sadece araçta maddi hasar meydana gelmişse bu hasar kusur oranlarınca sigorta şirketleri veya kazaya karışan kişiler tarafından karşılanabilmektedir. Ancak burada zamanaşımı 2 yıl sürelidir.

Ancak yaralanmalı (iş gücü yoksunluğu, ağır bedensel zarar), ölümlü kazalarda (cenaze masrafları) belirli maddi tazminatlar gündeme gelmektedir. Ancak işin bir de manevi tazminat boyutu vardır. Bazı kişiler kaza sonrasında ağır bir travma içine girmekte, trafiğe uzun süreler çıkamamakta ve kaza mağdurları sürekli kaza anını hatırlamaktadırlar. Bu gibi durumlar için ise manevi tazminat çeşitleri alınabilir.

MANEVİ TAZMİNATA HAK KAZANMA
Daha önce bahsedildiği üzere uykusuz araç sürmek sonucu kazaya sebebiyet vermek trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu dışında eğer kaza yaralamalı veya ölümlü ise taksirle yaralama/öldürme suçunu gündeme getirecektir. Bu suç dolayısıyla kaza mağdurlarının bir takım tazminat hakları meydana gelmektedir.
İşin manevi tazminat boyutu ise uygulamada sıkça görülen bir durumdur. Yaralanan veya ölen kişinin ailesi ve yakınları büyük bir acı ve elem duygusu içine girmekte ve bu durum için manevi tazminat talep edebilmektedir.
Manevi tazminat belirlenirken hakkaniyetli olunmalı, bir taraf zenginleşmemeli veya fakirleşmemelidir. Bu tazminat miktarına hükmedilirken hakim bazı kalemleri göze alır. Bunlar tarafların ekonomik durumları, kazanın boyutu ve yol açtığı zarar, kazadaki kusur oranları ve kazada yaralanan kişilerin yaşı ve maluliyeti olabilmektedir.
Sigorta şirketlerinin poliçelerinde bu tarz manevi tazminat ödemesi bulunmadığından mütevellit bu manevi tazminat davaları sigorta şirketine karşı açılamamaktadır. Manevi tazminat davaları araç sürücüsüne, araç sahibine veya araç işletenine karşı açılmalıdır.

KAZA YARALANMALI VEYA ÖLÜMLÜ DEĞİLSE MANEVİ TAZMİNATA YİNE DE HAK KAZANILIR MI?

Bir kişinin uykusuz araç kullanmasının alkollü veya uyuşturucu etkisinde araç kullanmasından hukuki açıdan farkının bulunmadığını yukarıda izah etmiştik. Ancak irdelenmesi gereken nokta yaralanmasız veya ölümsüz kazalarda da işlenen bu suç dolayısıyla (TCK md.179) manevi tazminat gündeme gelecek midir?
Trafik kazaları sonrası yaralanma veya ölüm meydana gelmese bile bazı kişilerde büyük psikolojik zararlar meydana gelmektedir. Özellikle kaza anında araç içinde bulunan bazı insanlar bu kazayı büyük bir travma haline getirmekte ve anksiyete bozuklukları yaşamaktadır. Bu sorunlar bazen kendiliğinden geçse bile kimi zamanlar bu kişilerin psikolojik destek alarak bu hazin durumu atlatması gündeme gelmektedir. Ancak bu gibi durumlar için uygulamada henüz emsal bir karar bulunmamaktadır.

Bu gibi durumlar için tıp ve psikoloji bilimine bakmak gerekir. Psikiyatrist Doç. Dr. Adnan Çoban ''Kişi, kaza anını tekrar tekrar hatırlar, kaza anını sık sık rüyalarında görür. Kişiler, kazayı hatırlatan yerlerden, kişilerden uzaklaşabilir. Örneğin; trafik kazası sonrasında kişinin arabaya binememesi. araba kullanamaması gibi. Bunun yanı sıra o anı hatırlayamama da görülebilir. Her türlü uyarana karşı ani tepki gösterme (fren sesi, motor sesi vb.) ve insanlardan uzaklaşma durumunda olabilir. (https://www.adnancoban.com.tr/kazalar)'' yazısı ile bazı insanların trafik kazaları sonrasında akut stres bozukluğu ve anksiyete sorunları yaşayabileceğini kaleme almıştır. Bazı trafik kazaları yaralanmalı veya ölümlü olarak meydana gelmese bile kaza o kadar büyük bir şekilde gerçekleşmektedir ki kişilerin araçtan hiçbir şey olmadan çıkması mucize olmaktadır. Kanımızca bu durumlarda manevi tazminata hükmetmek hukuken en adil ve doğru olanıdır.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN VE STAJYER AVUKAT ATALAY BİROL