Suriye’de yaşanan yıkımın ve suçların bedeli Alevilere kesilemez. Ne Esad rejiminin mimarı ne de onun politikalarının sorumlusu olan Aleviler; selefi cihadi şiddetin, yalan propagandanın ve mezhepçi intikam siyasetinin doğrudan hedefi haline getirildi. Bu metin, susturulmak istenen kadim halkların hakikat çığlığıdır.
Suriye'de gerçekler ve Alevi katliamları
Ben Aleviyim. Kimliğimle gurur duyuyorum. Kimsenin adamı değilim. Ben Aleviyim.
Düşünürüm. Profesörüm. Çiftçiyim. Memurum. Öğretmenim. İşçiyim.
Ben bu toprağın öz evladıyım. Bu toprağın kültüründe ve tarihindeyim.
Burada, hakikati söylemekten başka yolumuz kalmadığı için sesleniyorum.
Suriye'de işlenen suçların bedeli Alevilere kesilemez.
Biz ne 50 yıllık rejimin mimarıyız ne de onun politikalarından sorumluyuz.
Tarihinize bakın. Eğer bir rejimden söz edilecekse, o rejim ordusu, istihbaratı
ve devlet aygıtının %80’i Sünniler tarafından yönetilen, sadece adı Alevi
olan Esad rejimidir. Esadlar, Suriye'de Aleviliği Alevilere bile doğru
yaşatmayan, Alevi toplumunun kurumsallaşmasına bile izin vermeyen bir
düzen kurmuştur. Hafız Esad döneminde de, Beşar döneminde de onlara karşı
çıkan Aleviler hapsedildi, sürgün edildi, işkence gördü. Kendi ailesini bile
hapislere atan bir rejimin günahı neden Alevilere yazılsın?
“14 yıldır neredeydiniz?” diye soran selefi cihadilere ve aşırı radikal
Sünnilere cevabımız nettir: Biz 14 yıl önce de sizden ve sizin
katliamlarınızdan kaçıyorduk. Selefi cihadilerin köylerimizi yaktığı,
çocuklarımızı kestiği, kadınlarımızı kaçırdığı günleri kimse yeterince
anlatmadı, anlatamadı.
14 yıldır Sünni medya dünyaya “1 milyon Sünni Esad tarafından öldürüldü”
yalanını anlattı. Bu büyük yalan, Alevilere karşı dev bir intikam arzusu
yaratmak için dolaşıma sokuldu. Oysa gerçekleri bugün herkes görüyor.
Dürziler de Esad’a karşıydı ama selefi cihadiler onları da katletti.
Hristiyan köyleri yağmalandı. Aleviler, Dürziler, hepsi aynı bıçağın altına
yatırıldı.
Demek ki mesele ne Esad’dı ne de bir rejim. Mesele çok daha karanlık.
Suriye’yi, selefi cihadi inanç dışında hiç kimsenin yaşayamayacağı bir yapıya
dönüştürmek istiyorlar. Onların hedefi, yalanlarla başlattıkları savaşın
sonunda ülkenin Alevi, Dürzi ve Hristiyan halklarını tasfiye etmek; yakmak,
kesmek, kaçırmak, hapise atmak, ekonomik olarak boğmak ve Suriye’yi selefi
cihadi hale getirmektir.
Ama halk uyanıyor ve Suriye’nin kadim halkları birbirini destekliyor.
Dürziler, Hristiyanlar, Aleviler görüyor ki düşman halkların kendisi değil.
Halkı birbirine kırdıran ve yok eden, o karanlık selefi cihadi ve radikal
Sünni düzenidir.
Biz bu toprakların gerçek sahipleriyiz. 1000 yıldır buradayız. Bir 1000 yıl
daha buradayız. Alevilik suç değildir. Direnmek suç değildir. Bu uyanış
sadece Alevilerin değil, tüm mazlumların, vicdan sahibi halkların
uyanışıdır.
Korkmayacağız. Silmeye çalıştıkları kadim kimlik, bugün daha gür bir sesle
buradadır.
Biz buradayız. Köklerimiz burada. Halklarımız burada. Geleceğimiz burada.
Bu halk uyandı ve karanlık, halkın uyanışının karşısında duramayacak.




