Kendisini Nasıl Bilirsiniz? (I)

Diego Rivera

Diego Rivera’yı nasıl bilirsiniz? Ya da kendisini bilir misiniz?

Frida Kahlo desem?

Frida Kahlo hakkında çok şey yazıldı, çizildi. Sağlık problemleri, uğradığı ihanetler, hayal kırıklıkları sonucu geçirdiği bunalım ve iç döküşlerini hepimiz biliyoruz. Ama ona ihanet eden “kötü adam” hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Frida Kahlo’ya ihanet ederek onu ihmal etmesi dışında.

Ben size ondan bahsedeceğim, Diego Rivera’dan…

1886 Meksika doğumlu olan Rivera, yirminci yüzyılın hafızalarda iz bırakan sanatçılarından biridir. Meksika sanatına, özellikle duvar freskleri ile damgasını vurmuştur. 1907 yılında burs kazanarak İspanya’ya eğitime gitmesinin ardından Meksika’da Diktatör Diaz’a karşı Zapata ve Villa’nın önderliğinde devam eden mücadelenin sonunda devrim gerçekleşir. I. Dünya Savaşı ve Çarlık Rusya’sının yıkılması, büyük Sovyet Devrimi arkasından gelir. Bu olayların Diego’nun hayat görüşü ve sanatı üzerinde büyük etkisi olur. Fransa, Belçika, Hollanda ve İngiltere’de seyahatler yaparak buralarda Pablo Picasso, Amedeo Modigliani gibi dönemin ünlü ressamları ile çalışma fırsatı yakalar. Kübizmden etkilenerek kübik resim ve heykeller yapar.

Kübik dönem resimlerinden bir örnek:

Image-1466

Rivera’nın resimleri biçim olarak kübizmi yansıtsa da tarz olarak farklılık göstermektedir. Diğer kübist eserlere göre kullandığı renk tonları ve teknik açıdan ayırt edilebilmektedir. Aynı zamanda seçtiği konularla figürler, ülkesini ve ülkesinin siyasi gündemini de yansıtmaktadır.

Ekran Görüntüsü 2025 05 23 130716

En son gittiği İtalya’da Şapellerdeki duvar fresklerinden etkilenerek bunların modellerini alarak ülkesi Meksika’ya döner. Büyük Buhran, İspanya İç Savaşı, II. Dünya Savaşı, Çin Devrimi ve ülkesinde meydana gelen iç savaş hem toplumsal olarak hem de Diego’nun iç dünyasında derin etkileri olmuştur.

Yukarıdaki resmin asıl adı: Proleter devrimi de böyle olacak. Rivera bu ismi aslında bir Meksika şarkısından esinlenerek vermiştir. Üstteki bantta yazılanlar şarkının sözlerinden alıntıdır. Bu arada resmin tam ortasında, merkezde bulunan kadın tanıdık geldi mi? Rivera’nın birçok resminde Kahlo’ya rastlarsınız:

Yukarıdaki resimde Diego Rivera’nın kendisini gerçekte Frida Kahlo’dan çok daha iri olmasına rağmen küçük resmetmesi, Frida’nın onun omzuna elini koymasına rağmen Rivera’nın gösterişli ancak iskelet olarak sembolize ettiği kadının elini tutması, Frida Kahlo’nun elinde yin yang biçiminde bir aparat tutması ile tam bir psikolojik, ilişkisel bir anlatı sunarken etraflarındaki diğer figürler tarihsel ve dönemsel bir anlatı sunuyor. Diego bize ne söylemek istiyor?

“Eğer bir kadına aşıksam ve onu ne kadar çok seversem, o kadar çok incitmek istemişimdir. Frida, bu iğrenç özelliğimin sadece belirgin bir kurbanıydı.”

Diego Rivera

Rivera’nın Meksika resim sanatına en büyük etkisi ‘mural’ yani duvar freski olmuştur. Hayatını bir sosyalist olarak sürdüren sanatçı, devrimci idealleri benimseyen, Meksika Devrimi, Meksika'nın ulusal kimliği ile işçi sınıfının yaşamını Avrupa’nın duvar freskleri ile birleştirerek yeni bir tarz oluşturmuştur. Resimlerinde hikâye, felsefe ya da bir mesaja mutlaka rastlarsınız.

Sanki yazmak istediklerini çiziyor gibidir. Anlatacak çok şeyi vardır…

1957 yılında, 70 yaşındayken hayata gözlerini yuman Diego Rivera, son günlerine kadar eserler vermeye devam etmiştir. Dönemine ve kendinden sonraki ressamlara ilham kaynağı olduğu gibi ülkesine de sanatı ile tarihsel, sanatsal izler bırakmıştır. 1952 yılında inşa edilmiş ve o dönem Meksika’nın en büyük stadyumu olan Üniversite Olimpiyat Stadyumuna (Estadio Olimpico Universitario) yaptığı “Üniversite, Meksika ailesi, barış ve gençlik sporları” adlı duvar resmi son dönem eserlerinden biridir. Doğal renkli taşlardan yaptığı eserine, her zamanki gibi kendi yorumunu katarak Meksika toplumuna ve dünyaya bir anlatı anıtı bırakmıştır

Son dönem eserlerinden:

Diego Rivera, sayısız üretimi, kendine has tarzı, politik duruşuyla Meksika, ABD ve Avrupa’da en az Frida Kahlo kadar etkisini göstermiş olmasına rağmen Frida’yla olan ilişkisinin daha doğrusu Frida’nın acılarının gölgesinde kalmıştır. Burada Frida’nın eserleri ile Diego’nun eserlerini karşılaştırma ya da hangisi daha iyiydi gibi bir polemiğe girme niyetim yok. Olamaz da

Frida Kahlo yaşadığı acılar, acılarını anlatımındaki güç ve eserlerinin etkisiyle haklı olarak dünya çapında tanınmıştır. Rivera, Kahlo’nun eserleri ile ilgili şunları söyler:

“Daha önce hiçbir kadın Frida kadar acı dolu şiirleri tuvale yansıtmamıştır”

“Resimleriyle kadın bedeninin ve kadın cinselliğinin tüm tabularını yıkıyor.”

Diego’nun ise hak etmediği bu geri planda kalma durumunun sebebi sadece iyi bir sevgili ya da sadık bir eş olmaması mıdır?

Yazımı bu soru ile bitirip cevabını diğer yazımda arayalım diye düşünüyorum.

Umarım bu bölüm sanatçıyı tanıtma adına yeterli gelmiştir.

Diğer Diego Rivera yazımda görüşmek dileğiyle…