Sene 2022; KKTC Haziran ayı açlık sınırı yaklaşık olarak 9,000 TL’nin üstünde. Türkiye Cumhuriyeti Haziran ayında açıklanana göre açlık sınırı 6,000 TL’nin üzerinde iken yoksulluk sınırı 20,000 TL’nin üzerinde!

Asgari maaşlar: Türkiye’de brüt aylık: 6,471 TL iken, KKTC’de son yapılan konuşmalar ve antlaşmalar sonrası brüt aylık: 9.885 TL. Net değerleri tartışmayalım bile bence. Bugün brüt maaşı 20,000 TL’nin üzerinde olan kişiden KKTC’de 7,000 küsur TL vergi kesiliyor! Hem de yaştan falan değil, kendileri henüz son 3 senedir işlemekte olan kişilerden bahsediyoruz.

Bu kadar vergi, bu kadar zam, döviz kurları derken yeni nesil ancakta çadır alabilir size söyleyeyim bırakın evi konutu falan. Şahsımın bir yorumu vardır devletler ve bankalar bana göre yasal tefecilerdir, birine zorunlu katlanırken diğerine ihtiyaçtan muhtaç oluyoruz. Verilen krediler 10 senelik, faizlerse %300. 10 sene de aldığınız miktarın 3 katını hatta fazlasını ödemek zorundasınız.

Sonra yeni nesilden bir şey olmaz. E olsun diye bir şey mi bıraktınız çok pardon da? Neyi olduracaktık? Şu anda ailesinin evinde kalmayıp, kira ve/veya taksit ödeyen, kendine hayat kurmaya çalışan ve asgari maaşa çalışan kimse zorluk çekmeden, ekonomiden bahsetmeden oturup iki lakırdı edemiyor farkında mısınız?

Yaşımız henüz 25.

Bizden önceki nesillerden gelen yorumlar ise şöyle:

“Ben 25 yaşındayken, evlendiydim, 2. çocuk yoldaydı ve evi aldıydım.”

Yaparsınız tabii. Evet o zaman şartlar farklıydı, belki yoksulluk açlık da çok yaşadınız ve bizler varlık içindeyiz; fakat varlık içinde yokluk yaşıyoruz!

Bir kesimde birikimden bahsediyor, ya özel sektör çalışanı ebeveynler neyin birikimini yapsaydı? Dalga geçmeyin lütfen. Ya çocuk okutacaklar ya ev geçindirecekler ya da 30 sene sonra çocuğum mal mülk sahibi olsun diyecekler. Birinden birini seçmek zorunda kalıyor insanlar.

Şahsen söyleyeyim size, arkadan gelen henüz üniversiteye başlamamış bir kardeş, 1 özel sektör memuru ebeveyn ve 1 yarı devlet yarı özel ebeveynle, söylediklerinizin ya da ahkam kestiklerinizin yarısını yapmak mümkün değil! Bir de şöyle bir durum var 25 yaşına gelmişim, ebeveynim 50 küsur yaşında daha o insanlara ne kadar işle de bana bak diyeceğiz? Bu insanlar 30 seneden fazladır belki de işliyor.

Biz 30 sene işlesek yaş 55, emekli olamıyoruz zaten, en iyi ihtimal ile o dönem kiradan çıkmış oluruz ya da ev taksitimizin bilmem kaçıncı katını ödemeye çalışmaya devam ediyor oluruz. Kendini garantiye almak, ülkende var olmaya çalışmak gibi yaşam mücadelelerimiz var bizim.

Bir de hiç anlamadığım devlet kamu çalışanları var, özel kalem müdürlüğü gibi, müşavir gibi vasıflarla gereğinden fazla ödeniyorlar bence. Bizlerde özel sektörde varoluşsal sancılar çekiyoruz. Okumak, doğru düzgün insan olma çabası vermek büyük bir enayilik sanki. Okudukça ebeveyninin senin için ayırdığı birikimden gidiyor, sonrası zaten okusan ne yazar okumasan torpille kamuya girenler var ve buna ek olarak 10 sene önceki kamu maaşıyla bugünkü durum ayni değil. Sonra gel lise mezunuyla aynı miktara çalış, kasiyer ol, asgari maaşa geçinmeye çalış.

Ortalık can pazarı deniyor ya aynen öyle.

Devlet büyükleri, iş sahipleri gibi kişiler asgariyi belirlerken ortak kararlarla kendi alacakları ve verecekleri üzerinden antlaşarak binlerce insanın kaderini belirliyor. Mevzu yukardakini aşağıya çekmek ya da kesinti yapmak değil, eşit şartları herkese sunmak. Denetlemeleri yapmak. Gerekmeyen iş alanlarını sırf dıdısının dıdısı tanıyor diye yaratmamak, bu bize oy verir verdi diyerek vasıfsız insanları o koltuklara getirmemek.

Ben bugün boyun eğmedim, oyumu satmadım, hakkımı savundum, eşitlik istedim diye anarşist, çıkıntı olarak tanımlanıp kamuda işe alınmayan bir birey olmuşum. Siz daha yeni nesil doyumsuz, nankör deyin.

Evet kesinlikle haklısınız!

Sistem bozuk değil bizler yanlışız!

O zaman kusura bakmayın ama beyin göçü de gerçekleşir, yerliden fazla insan vatandaş da olur. Onlar da ayni şartlardan ötürü ülkelerinden göç etmişlerdir. Yoksa kimse meraklısı değil ülkemizin, ya da ülkesinden ayrılmanın. Hayat mücadelesi veriyoruz sadece.