Kılıçdaroğlu, partiye liderlik ettiği dönemde daha merkez sağ bir politika izlemiş ve milliyetçi söylemlere ağırlık vermiştir.

Siyasi tarih, değişim ve dönüşümün örnekleriyle doludur. Farklı coğrafyalarda ve farklı zaman dilimlerinde, toplumların yönetim biçimleri ve ideolojileri sıklıkla değişmiştir. Bu yazıda, Almanya, Birleşik Krallık ve İspanya gibi ülkelerdeki siyasi değişim örneklerine odaklanacağız. Bu örnekler, ideolojik dönüşümün siyasi arenada nasıl gerçekleşebileceğini ve toplumların değişen beklentilerine nasıl cevap verebileceğini göstermektedir.

İkinci Dünya Savaşı'nın yıkımından sonra Almanya, büyük bir zorluğun üstesinden gelmek zorundaydı. Ülke, savaş sonrası dönemde işgal altındaydı ve ekonomik olarak çökmüştü. Ancak Ludwig Erhard ve Konrad Adenauer gibi liderler, Alman ekonomisini canlandırmak ve ülkeyi yeniden inşa etmek için cesur adımlar attılar. 1949'da Almanya Federal Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından bu iki lider, serbest piyasa ekonomisinin temelini atmış ve Almanya'yı hızla kalkındırmışlardır. Bu başarı, "Alman Ekonomik Mucizesi" olarak adlandırılmıştır. Onları takip eden liderler de benzer ekonomik politikaları sürdürdü ve Almanya'nın 1960'ların sonlarına kadar sürdürdüğü bir istikrar dönemi yaşanmasına neden oldu.

Ancak 1960'ların sonlarında, sosyal demokrat SPD (Sosyal Demokrat Parti) ideolojik bir dönüşüm yaşadı. Parti, daha sol bir siyasi çizgi benimseyerek ve yeni bir programla seçmenlere hitap etmeye başladı. Bu değişiklik, 1969'da SPD'nin iktidarı ele geçirmesiyle sonuçlandı. Willy Brandt liderliğindeki SPD, "ideolojik değişim" sonucunda Almanya'nın yönetimini ele geçirdi. Bu, Alman siyasi tarihinde önemli bir dönemeçti ve SPD, "ideolojik değişim" ile iktidarı ele geçiren ilk parti oldu.

Birleşik Krallık'ta da benzer bir hikaye mevcuttur. İki muhafazakar başbakan, Margaret Thatcher ve John Major, 1979-1997 yılları arasında on sekiz yıl boyunca iktidarda kaldılar. Ancak 1997 genel seçimlerinde İngiliz İşçi Partisi lideri Tony Blair, partisinin "ideolojik değişimi" sayesinde seçimi kazandı. İşçi Partisi, daha merkezi ve seçmen dostu bir politika benimseyerek, uzun yıllar süren muhafazakar iktidara son verdi.

İspanya'da ise siyasi değişim, diktatör General Francisco Franco'nun ölümünün ardından başladı. Franco'nun ölümüyle birlikte ülkede yedi yıl süren muhafazakar iktidar sona erdi ve sosyal demokrat Felipe Gonzalez liderliğindeki İspanyol Sosyalist İşçi Partisi iktidara geldi. 1982'de yapılan genel seçimler, bu ideolojik dönüşümün bir sonucuydu. İspanya, Franco sonrası dönüşüm süreciyle demokratik bir devlete dönüştü ve sosyal demokrat bir hükümet, ülkeyi yönetti.

Bu üç örnek, siyasi değişimin ve ideolojik dönüşümün toplumlar üzerindeki etkilerini göstermektedir. Siyasi liderlerin ve partilerin ideolojik değişikliklere nasıl uyum sağlayabileceğini ve toplumun değişen beklentilerini nasıl karşılayabileceğini anlamak, siyasi tarihin önemli bir bileşenidir. Her üç ülkede de yaşanan bu değişimler, ideolojik dönüşümün siyasi güç dengelerini nasıl değiştirebileceğini göstermektedir. Bu örnekler, siyasetin ve toplumun sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu vurgular. İdeolojik dönüşüm, toplumların ihtiyaçlarına cevap vermek ve geleceğe daha iyi bir şekilde hazırlanmak için önemli bir araç olabilir. İdeolojik değişim, siyasi tarih boyunca sıklıkla görülen bir olgudur ve bu örnekler, bu değişimlerin nasıl gerçekleşebileceğini ve nasıl toplumsal etkilere yol açabileceğini açıkça göstermektedir.

Türkiye'nin siyasi tarihi, çeşitli dönemlerde önemli değişimlere ve dönüşümlere sahne olmuştur.

Bu dönüşümler, ülkenin siyasi arenasındaki güç dengelerini etkileyerek toplumun beklentilerini şekillendirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye'nin siyasi sahnesinde uzun bir geçmişe sahip olan ve çeşitli dönemlerde önemli değişimlere uğrayan bir parti olarak dikkat çekmektedir. Özellikle son on üç yıl içinde CHP, bu değişimlerin bir yansıması olarak ele alınabilir.

CHP, kuruluşundan bu yana Türk siyasi yaşamının önemli bir parçası olmuştur. Parti, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş ve uzun yıllar boyunca tek parti hükümeti olarak iktidarda kalmıştır. Ancak CHP, zaman içinde ideolojik değişimlere uğramıştır. Özellikle son on üç yıl içinde CHP, siyasi sağa doğru kaymış ve daha milliyetçi bir çizgi benimsemiştir. Bu ideolojik kaymalar, CHP'nin seçmen tabanında ve siyasi kimliğinde önemli değişikliklere neden olmuştur.

CHP'nin son on üç yıl içindeki dönüşümünün merkezinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı dönemi bulunmaktadır. Kılıçdaroğlu, partiye liderlik ettiği dönemde daha merkez sağ bir politika izlemiş ve milliyetçi söylemlere ağırlık vermiştir. Bu, CHP'nin geleneksel sosyal demokrat kimliğinden uzaklaşmasına ve daha milliyetçi bir parti haline gelmesine neden olmuştur. Ancak bu ideolojik değişim, aynı zamanda parti içinde de tartışmalara yol açmıştır. Hatta son olarak 38.Olağan Kurultayda gündem neredeyse bu çerçevede şekillenmiştir.

Siyasi partiler, tarih boyunca dönemsel değişimlere ve dönüşümlere tabi tutulmuşlardır.

Bu dönemsel değişimler, genellikle toplumun siyasi ve ideolojik beklentileri ile uyumlu olmak zorundadır. Türkiye'nin siyasi sahnesinde de bu dönemsel değişimler sıklıkla yaşanır ve siyasi partiler bu değişimlere uyum sağlamak zorundadır. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türk siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olan bir parti olmuştur. Ancak son on üç yıl içinde, CHP'nin siyasi dönüşümü ve değişen dinamikleri tartışma konusu olmuştur.

Bu rakamlar ve iddialara karşı pesimist olmak zorunlu değil; bu durum, bu rakamlara ve iddialara karşı yeni bir başarı öyküsü yazılmasına olanak sağlayabilir. CHP kongresi öncesi adayların yarışı sırasında, Mart 2024 seçimleri için nasıl bir vizyon ortaya koyacaklarına dair net bir açıklama yapılmadı. Tartışmalar genellikle iktidar vizyonları arasındaki farklara yönelik kısmi bir değerlendirme üzerinde yoğunlaştı. Ancak bazıları strateji ve taktiklerin daha detaylı bir şekilde ele alınmasından memnuniyet duyabilirlerdi. Örneğin, 28 Mayıs 2023 İstanbul seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında 400 bin oy farkı görüldü, 14 Mayıs'ta AKP %36, CHP %28 almıştı. Yani, herkes kendi adayıyla seçime girerse kimin kazanacağı belli. Bu durumda yanıtlanması gereken soru şu: "Hangi aday, hangi strateji ve hangi koalisyonla seçime girmeli?" Bu sayede fark kapanabilir hatta aşılabilir. Bu soru aynı zamanda Antalya ve Mersin'de CHP'nin az bir farkla önde olduğu ve Adana'da başabaş bir yarış gördüğümüz durumlar için de geçerli.

Eğer aşılması gereken ilk engel Mart 2024 seçimleri ise, yeni genel merkezin kendi özgün çözümleri olacağına inanmalıyız. Bu çözümler, şu an küskün olunan eski müttefiklerle barışmayı içerebilir veya "dün dünde kaldı" diyerek yeni stratejilere ve yollara başvurulabilir.

Göreceğiz…

Muratcan IŞILDAK